Montag, 16. Mai 2011

MHP ve Gülen Camiası

Nasuhi Güngör
Nasuhi Güngör
Siyasetçiler, başarısızlığın ya da yanlışların faturasını başkasına çıkarmayı sever. Böylece hem kendinizi temize çıkarırsınız, hem de size bağlı kitleleri yeniden motive edebilmek için bir ‘dış düşman’ icad etmiş olursunuz.


MHP, 12 Eylül 2010 referandumunda ağır bir yara aldı. Ülkücü tabanın hatırı sayılır bir kesimi Devlet Bahçeli’ye ve ortaya çıkan ‘ülke bölünüyor’ propagandasına rağmen ‘evet’ dedi. O günlerde parti yönetimi bu işin faturasını Fethullah Gülen Camiası’na çıkarmayı tercih etti. Kendi tabanının hangi hassasiyetlerle farklı bir tercihte bulunduğunu sorgulamak ve onlarla yeniden iletişim kurmak yerine, böyle bir ‘dış düşman’ icat etmek elbette daha kolay bir yöntemdi.


Devlet Bahçeli’nin yaptığı yeni açıklamalar, MHP’nin bu yönteme iyiden iyiye sarıldığını gösteriyor. Bu arada meseleyi daha anlaşılır kılmak için, Bahçeli’nin ‘okyanus ötesi’yle neyi kastettiğini şu sözlerle hatırlayalım. İşte Başbakan Erdoğan’a yönelik olarak Bahçeli’nin referandum öncesi sarf ettiği sözler: ‘AKP’yi öyle bir hale getirdin ki okyanus ötesinin takası yaptın. Bir tarafta AB, bir tarafta ABD. Bir tarafta da bir hocaefendinin takası haline geldin.’ (Vurgular bana ait.)

Gülen’e dön mesajı

Gelelim yeni açıklamalara:

‘Türkiye, Erdoğan, Gülen ve Öcalan eşkenar üçgenine hapsedilmiş durumda. Türkiye’nin konularına vakıf olabilmesi için Fethullah Gülen’in gelmesinde yarar var. Bu aşamada sağlıklı değerlendirme yapmak, yol göstericilik için Türkiye’de bulunmasının daha iyi olacağı kanaatindeyim.’

Bu açıklamaların hikayesi malum. MHP’li yöneticiler hakkında peş peşe çıkan kasetlerle ilgili suçlamalara, Fethullah Gülen çok açık ve sert bir cevap verdi. Bahçeli, bu kez  başka bir hamle yaparak ‘Gülen dönsün’ mesajını veriyor.

Bunun sıradan bir geri dönüş çağrısı olmadığı açık. Devlet Bahçeli ‘Gülen dönsün’ sözüyle bir taşla çok sayıda hedefi vurmanın peşinde. Öncelikle Hocaefendi’nin ABD’de yaşadığı ve Türkiye’ye dönemediği vurgusunu yaparak, zihinlerdeki ‘dış düşman’ imajını kendi tabanı nezdinde perçinlemeye çalışıyor. İkincisi, ‘Bize karşı operasyonlar dışarıda planlanıyor’ kurgusunu sağlamlaştırmaya çalışıyor.

Üçüncüsü, ki bu daha önce de denenmiş bir hamle, Gülen’in kendi camiası üzerinde kontrolünü yitirdiği mesajını vermek istiyor. Bu denemenin somutlaşmış hali, ‘Haliç’te Yaşayan Simonlar’ kitabıyla ortaya çıkmıştı. Bu kadarını söylemek çok şey anlatır sanıyorum.

Tehlikeli hamle 

Gelelim Bahçeli’nin açıklamasının devamına. Eminim bu sözler, biraz da güncelin ötesinde bir kavrayış gerektirdiği için fazlaca dikkat çekmeyecek:

‘İkincisi, ilahiyat fakültelerinin bilim insanları sessiz. Üçüncüsü, Anadolu’nun her alanında görebileceğiniz Allah dostu, mümtaz şahsiyetler var. Özellikle bu ikinci ve üçüncü grup, medya-siyaset-cemaat üçlemesiyle ne gibi fayda-zararın oluştuğunu değerlendirmeye ehil insanlar. Gülen’in faaliyetlerinin ne kadar doğru, yararlı olup olmadığını değerlendirebilirler.’

Bu sözleri didikleyip yeni tartışmalara kapı açmak istemem doğrusu. Ancak mümkün olsa Devlet Bahçeli’ye şunu sormayı isterdim: Acaba görüşlerine önem atfettiğiniz ve ‘Anadolu’nun her alanında görebileceğiniz Allah dostu, mümtaz şahsiyetler’in, gerçekten siz ve parti yönetiminiz hakkında neler düşündüğünü merak ediyor musunuz? 

Yıllarca ülkücü tabanda önemli karşılık bulan kanaat önderlerinden kopmanın faturasını başkalarına kesmenin size ne gibi bir yararı olacak? ‘Hıncal Uluç’ oylarına talip olurken, neleri kaybedeceğinizi bilmiyor muydunuz?
Bu gerçekten tehlikeli bir hamle.

Nasuhi Güngör, Star

fguelen.blogspot.com