Montag, 5. Dezember 2011

Vaizi vurun !!!!


Gittiler; ama yine gelecekler!
28 Şubat dönemindeki medya linçlerine karşı kalemiyle mücadele veren Gazeteci Ferhat Barışson kitabıyla yine meslektaşlarına yükleniyorBarış'a göre medyanın eski refleksleri değişmedi ve saldırı için pusuda bekliyor.
Gazeteci-yazar Ferhat Barış ismini ilk olarak, 1999 Haziran ayındaki 'kaset komplosundaduymuştu kamuoyuFethullah Gülen Hocaefendi'nin montajlı kasetleriyle dindar kesim üzerinde sallandırılan Demokles'in kılıcı ve medya yargısız infazına karşıZaman'daki bol apostroflu yazıları ile mücadele vermişti yazar. Türkiye'de örneklerine yakın tarihte çok fazla rastladığımız yargısız infazlardan biriydi yaşananAncak bu kez ülkedefikir namusuna sahip çıkan gazeteciler de vardı ve karanlık senaryolar boşa çıkarılmıştıFerhat Barışverdiği mücadeleyi daha sonra 'Maskeli Balonadıyla kitaplaştırdıÇalışmakısa sürede en çok satan kitaplar listesine girdiTürkiye'de medyanın  yüzünü deşifre etmesi açısından da önemli bir kilometre taşıydı. O günlerden günümüze medyada çok şey değiştiancak bazı hastalıklar hâlâ iyileşmediElbette Ferhat Bey'in deşifre süreci de devam ediyorYazar bu kez 'Vaizi Vurunadlı son kitabıyla sahnedeKarakutu yayınlarından piyasaya çıkan Vaizi Vurun'daTürk medyasına etkili bir projektör tutuluyor ve kusurlar ortaya dökülüyorMedya üzerine çalışmasına rağmen medyada görünmekten fazla hoşlanmayan Ferhat Barış'ı ikna ettik ve son kitabını Aksiyon okurlarına anlattırdıkSözü artık ona bırakalım.
Ferhat Barış'ı 1999 Haziran'ında medyanın tertiplediği infaz kampanyasından hatırlıyoruz. O süreci, 'Maskeli Balonadıyla kitaplaştırdınız. O günden bu yana medyada neler değişti?
Maskeli Balon'u okuyanlar hatırlayacaktır, 'Yine Geleceklerbaşlıklı bir yazıyla bitiyordu kitapYazıdadönemin infazını yapanların insafsızlığına dikkat çekerekgitmiş gibi görünseler bile sadece kılık değiştirebileceklerini ama tekrar geleceklerini söylemiştik. Ne yazık ki haklı çıktık.
Haklı çıktık derken neyi kastediyorsunuz?
Ülke medyasının neredeyse Cumhuriyet tarihi kadar eski klasik refleksleri var. Bu refleks inanca ve bu ülkenin değerlerine karşı yabancılaşmayla başladı ve bir süre sonra onlara karşı nefrete dönüştüKendi kimliğimizden duydukları utancıkendileri gibi olmayana düşmanlık yaparak kapatmaya çalıştılar her dönemYeni bir özelliği değildi bu medyanınAidiyetsizlik hissiçok ciddi bir fobiyi yerleşik kılmış ne yazık ki bizim medyamızda.
Türkiye değişirkenmedya hiç değişmiyor mu?
Elbette umut verici gelişmeleraksi işaretler de var; lakin Türk toplumu çok büyük bir değişim ve dönüşüm yaşamasına rağmenhâkim medyanın bu değişimin dışındasadece kabuğuna çekildiğini düşünüyorumVe ilk uygun ortamda tekrar eski huylarına geri dönebiliyorlar. Ne yazık ki bu böyle.
Bir gazeteci olarak bazı meslektaşlarınızdan umudunuzu yitirmiş görüyorum sizi!
Umudumu yitirdim demeyelimelbette medya da değişecektirama bunun için sanırım bir jenerasyon değişimi gerekiyorŞu anda medyayı elinde bulunduran jenerasyonun hissettiği alerjik reaksiyon değişmeyecektirSakinleşebilirlerdurabilirler ama değişmezler gibime geliyorBir tür can çıkarhuy çıkmaz durumuBelki yeni kuşaklargeçmişin bu utanç yapısını ve yapılaşmasını çöpe atabilirBu anlamda ümitvar olduğumu da söylemem lazım kiyeni gazeteci neslinin önünün açılmasına katkımız olsun.
Son dönemde malum medyada bir 'cemaatparanoyası gözlemliyoruz. Buna bakışınız nedir?
Bu da yeni bir şey değil aslındaEsasen problemin adını doğru koymak lazım, o da 'İslamofobi'... İnancadinî değerlere ait ne varsa hepsine dün 'irticadiye saldırıyorlardıbugün 'cemaatdiye saldırıyorlarSadece hedefin ismini ve kelimelerini değiştirdilersaldırının türüahlaki yapısı ve hatta taktikleri bile aynıVe elbette saldıranlar da. Dündindarlara 'mürtecidiye saldırıp yargısız infaz yapmaya çalışanlarbugün 'cemaatdiye saldırmayı tercih ediyorlarOnlara göreen ufak dinî hassasiyeti olan herkes 'cemaatdiye oluşturmaya çabaladıkları heyulanın içine girerHatta bazı zamanlar dinle diyanetle alakası olmayanlar bile bu yapının içine sokulmaya çabalanıyor. Oxford Üniversitesi'ndeki profesörlere bile 'Cemaatçidiyen sivri zekâlı laikçiler gördü bu ülke.
Bir nefret söyleminden bahsedebilir miyiz?
Tam da bunu söylemeye çabalıyorumEsasen bu saldırıyı yapan zihniyetin  yüzüne baktığımızda şunu görüyoruzhepsi başka şey mevzubahis olduğunda alabildiğine insancıl, ne bileyim hayvanseverhak ve hukuk gözeten kişiler gibi görünüyorAma işin içine inançlı kesim girdiği an, kırmızı görmüş boğaya dönüşebiliyorlarBiliyorsunuz iştebidon kafalı oluyor inanan kesimgöbeğini kaşıyorsahilleri zapt ediyor vesaireHayatlarında bir kez bile karşılaşmadıkları örtülü bir hanım için 'ondan nefret ediyorumdiyerek masaları yumruklayabiliyorlarNasıl bir öfke ve kin ise butükenmiyorazalmıyor da. Açıkçasıen çok bunu azaltmaya çabalayanlara şaşırıyorumzannediyorlar ki kendilerini ifade edebilirlersebu organize kin ve nefreti sakinleştirebilecekler!
Yine de bu kin ve nefreti azaltma çabası değerli bir çaba gibi geliyor bana.
Elbette değerli ama buyurunbu çabanın karşılığını görüyoruz işteFethullah Gülen Hoca Efendi ve onu sevenlerinançlı kesim içinde en hoşgörülüdiyaloğa en açık ve karşılıklı münasebetin faydasına en çok inananlardan oluşuyor. AK Parti ve Gülen'i Bitirme Planı'nı çarşaf çarşaf yayımladı gazetelerCeplerinde çakı bile taşımayanlarısilahlı örgüt kurmaktan yargılayabilmek için atılmadık takla bırakmadılar.
Pekisizin öneriniz nedir?
Açıkçası çözüm için yöntem geliştirmek yerinekin ve nefret şebekesinin  yüzünü ortaya koymayı daha faydalı görenlerdenimElbette bu kesim ile oturup konuşmayıkendini ifade etmeyi tercih edenlere saygı duyuyorumama kanaatimce mesele bu kadar romantik değil ne yazık ki.
- Romantik değilse nedir peki?
Geri kalan her dramatik türü koyabiliriz buna cevap yerine. Komik, ironiktrajikürkütücü ila ahir... Muhatap olduğumuz organizma çok enteresanBir seferinanca ve inançlı kesime organize olarak saldıranların zekâ düzeyiyle ilgili çok ciddi bir sıkıntı var. Yıllar boyu deneyip kimi zaman tutturdukları bir formülü değiştirme ihtiyacı bile duymuyorlarSon derece basit bir velveleye verme ile istediklerini alabileceklerini düşünüyorlar.
Anlaşıldıbazı meslektaşlarınıza öfkeniz çok fazla! O zaman son kitabınıza gelelimİsmi neden Vaizi Vurun?
Elbette teşbih var oradaBilemiyorum belki ciddi anlamda suikast filan planları da olabilirama bu kitaptaki muhataplar onlar değilTam bir haysiyet ve insanlık cellatlığına soyunanların zihin ve ruh yapısını ortaya çıkarmak için yapılan medya okuması diyebiliriz kitap içinİsmi ise ünlü Fransız yönetmen Francois Truffaut'nun 'Piyanisti Vurun'dan mülhem.
Vaiz derkenkastettiğiniz birisi mi var?
İsim önemli değil... Esasen bu ülkede yaşayan herkes biliyor kibu konuda aklımıza ilk gelen kişi Fethullah Gülen'dirama inanın onun ismi de çok önemli değilDün Atıf Hoca idi bu isimSüleyman Efendi idiEsat Hocaefendi idiYarın da başka biri olacak şüphesiz... Hedeftekiler değişken olabiliyor ismenAma saldırılan kitle aynıVe elbette saldıranlar da...
Kitabı okuyanlar içinde neler bulacak?
Belirttiğim gibikitap en genel ifadeyle bir medya okumasıMedyadan yola çıkarak bahsini ettiğimiz zihniyeti ve arkasındakileri gösterebilmek amacı var. Bunu yaparken kullanılan dil ise mizahi elbetteİçinde yer alan konulara gelinceBir kere geçmişeCumhuriyet'in kuruluş yıllarına bu konu merkezinde yapılan kısa bir yolculuk var. Nefretin kökenine kısa bir seyahatSonra dünya üzerindeki İslamofobi'ye genel bir bakış ve günümüz Türkiye'sinde bunun uygulayıcıları örnekleriyle anlatılıyor. 28 Şubat'tan Cumhuriyet Mitingleri'ne, 27 Nisan Bildirisi'nden 12 Eylül Referandumu öncesi ve sonrasında yaşanan tiyatrolara kadar birçok şey var.
İmamın Ordusu isimli kitap ile ilgili şeyler de var sanırım...
Tam da oraya geliyordumHaliç'te Yaşayan Simonlar'dan İmamın Ordusu kitabına kadar bazı yayınlarOda TV gibi internet siteleri ve kara propagandanın binbir yüzü hakkında da çarpıcı başlıklarbelgebilgi ve alıntılarla ele alınıyorBirilerine siparişle yazdırılan kitaplarmedyayı tekrar dizayn etme çabalarıkendileri karanlığa gizlenip vitrine başkalarını sürenler ve suret-i haktan görünüp bu kesimin değirmenine su taşıyanlar var kitaptaElbette bunlar bölümlerden bazılarıSon kısımda ise Hocaefendi'nin cevapları ve tüm bu olup bitene bakış açısı var tabii ki.