Donnerstag, 6. Oktober 2011

İnanmayacaksınız, ama buranın da Selimiye’si var...


Fehmi Koru
Fehmi Koru
En hızlı uçakla Türkiye’den Güney Afrika’ya dokuz saatte varılıyor. Dokuz koca saat... Öyle her istediğinde katedeceğin bir mesafe de değil, ucuz da... Buna rağmen son yıllarda yolunu Afrika’nın bu en uç noktasına düşürmüş, bazısı yerleşmiş, çoğu parasını ve emeğini buraya yönlendirmiş insanlarımızın sayısı hiç de azımsanacak gibi değil...
Sessiz, kendi halinde bir ülke burası; ırklar arasında en katı ayrımcılık yapılırken birdenbire aradaki duvarların yıkılmasına karar verildiği için herkese kendisini rahatça toplumun diğer unsurlarıyla bir arada yaşayabileceğini hissettiren bir ülke haline dönüşmüş...
Kimi halıcılık yapıyor buraya yerleşen Türklerin, kimi sanayi ürünleri pazarlıyor, kimi de mermer satıyor. Hepsi durumlarından memnun. Kendisi de 15 yıldır burada yaşayan bir Türk, “Bazen memleket hasreti yüzünden dönenler oluyor; gidiyor, bu defa burası burnunda tüttüğü için yeniden geliyorlar” dedi bana.
Zorlu ve Koç gibi büyük yatırımcılar da Güney Afrika’ya yatırım kuyruğunda...

Dienstag, 4. Oktober 2011

Bir İslam âlimi olarak Gülen


Ahmet Kurucan
Ahmet Kurucan
ok geç kalmış bir çalışma. Güzel bir eser. Keşke daha önce yazılsaydı. Mutlaka bilinmesi gereken hususları içeriyor ama eksikleri var." denilecek bir eser var elimizde. Bir cümleyle ifade edecek olursak, Fethullah Gülen'e "Hocaefendi" dedirten vasıfların anlatıldığı bir kitap. Malum, Türk diline ve kültürüne vakıf olan hemen herkesin bildiği gibi "hoca" dinî ilimlerden behresi olan, halkın önüne çıkıp onlara namaz kıldırmaktan hayatın hemen her alanında rehberlik yapmaya kadar dinî eğitim ve tecrübeye sahip insanlara verilen bir vasıf. Bu zaviyeden bakınca "hoca" aslında bir peygamber vasfıdır. Ama ülkemizde dinî duygu, dinî düşünce ve dinî pratikte kırılmaların yaşandığı son yüzyıl içinde "hoca" kelimesi de anlam kaymasına maruz kaldı. Yukarıda tek cümlede anlatmaya çalıştığımız evsafa sahip olmayan insanlara da "hoca" denildi halkımız arasında. Belki zaruretler, ihtiyaçlar halkımızı o noktaya sürükledi. Fatiha okumasını bilmeyen gece bekçilerini Süleymaniye Camii'nde imam olarak bulan halk başka ne yapsaydı, diyebilirsiniz! Haklısınız ama bu sonraki bahis...
"Efendi"ye gelince; bu bizim kültürümüzde saygı, ihtiram, hürmet ifadesi olarak kullanılan bir vasıf. Bu iki vasıf birleşince karşımıza "Hocaefendi" çıkıyor. O zaman "Hocaefendi" kelimesinin ihtiva ettiği mana rastgele değil; dolayısıyla layık olmayanlara, bu sıfatın içini dolduracak bilgi, tecrübe ve karaktere sahip bulunmayanlara "Hocaefendi" denilemez.