Mittwoch, 8. Juni 2011

Dünya Gülen Hareketi'ni konuşmaya devam ediyor

'Gülen Kasetleri Komploydu'

Mahmut Övür: Gülen Kasetleri Komploydu
Gazeteci Mahmut Övür, 28 Şubat sürecinde medyada yer alan Fethullah Gülen kasetlerinin komplo olduğunu söyledi. Mehmet Ali Birand'ın köşesinde yaptığı itiraflar ve Gazeteci Ayşenur Arslan ile canlı yayında yaşadığı asker-medya ilişkisi tartışmasına Gazeteci Mahmut Övür de katıldı.
Birand'ın, Fethullah Gülen ile ilgili kasetlerin ATV'ye Genelkurmay tarafından gönderildiği yönündeki açıklamasına destek veren Övür, "Fethullah Gülen Hocaefendi ile ilgili o görüntüler çok tartışıldı, farklı şeylere yol açtı. Yargılanmalara kadar gitti. Bu bir komploydu, bu bir tezgahtı" dedi.

Ali Kırca'ya Getirilmişti

"Bu Ali Kırca'ya getirilmiş bir kasetti. Çok net bir şekilde Birand bunu ortaya koydu. Ayşenur Arslan'ın yüzüne karşı Genelkurmay'dan geldiğini söyledi" diyen Övür, "Ben o kadarını bilmiyordum. Ama o çevreden geldiği açıktı. Kemal Yavuz, Ergün Poyraz ismi vardı. Bunlarla Ali Kırca'nın çok yakın ilişkileri olduğu biliniyordu. Ben de o günlerde suçlandım. Kasetlerle benim ilgim olduğu söylendi. Halbuki benim hiç alakam yoktu. Ali Kırca'nın o zaman çıkıp bu kasetlerin kendisine geldiğini söylemesi gerekirdi. Yayıncılık sorumluluğu bunu gerektirirdi. Bu konuda tutarlı davranmadığı için Ali Kırca'yı eleştirdim" diye konuştu.
Bugün

Türkçe Mevsimi Başlıyor: Gelin Tanış Olalım

Türkçe Mevsimi Başlıyor: Gelin Tanış Olalım
Yine aylardan haziran... Sabırsızlıkla beklediğimiz Türkçe Mevsimi'ne artık sayılı günler kaldı. Kanada'dan Vietnam'a, Brezilya'dan Tanzanya'ya renkleri, ırkları, dinleri ve dilleri farklı 130 ülkeden bin öğrenci 9. Türkçe Olimpiyatları ateşini yakmak için Türkiye'de.
Bu yıl "Gelin tanış olalım" sloganıyla yola çıkan olimpiyat çocukları, 15-30 Haziran tarihleri arasında hafızalardan silinmeyecek heyecan ve coşku yaşatacak. Dostluk ve kardeşlik mesajlarıyla tüm dünyaya seslenecek olan Türkçe sevdalıları, şarkı, şiir, konuşma, özel beceri, genel kültür, dil bilgisi gibi 18 farklı alanda yeteneklerini sergileyecek. Olimpiyat coşkusu İstanbul ve Ankara olmak üzere 24 ilde gerçekleştirilecek. Uluslararası Türkçe Öğretimi Derneği (TÜRKÇEDER) Başkanı Dr. Ali Ursavaş ile Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkanı Mustafa Yeşil dün gerçekleştirilen toplantıda basın mensuplarını bilgilendirdi. Türkçe Olimpiyatları'nın 2003 yılında sadece 17 ülkeden 62 öğrencinin katılımıyla bir hayal olarak yola çıktığını hatırlatan TÜRKÇEDER Başkanı Dr. Ali Ursavaş, 9 yıl içinde dünyanın sayılı organizasyonları arasına girdiğini dile getirdi. "Bu yıl Türkçe Olimpiyatları isimlerini pek duyamadığımız 130 ülkeye ulaşarak bir rekora imza atıyor." diyen Ursavaş, olimpiyatların hiçbir beklentiye girmeden aşkla şevkle farklı ülkelere gidenlerin destanı olduğunu söyledi. Bugün bütün bir dünyanın Anadolu insanının küresel ölçekteki barış projesiyle karşı karşıya olduğunu ifade eden Mustafa Yeşile göre ise Türkçe Olimpiyatları bu bağlamda halkın önüne serilmiş en renkli ve en iç açıcı görüntü.
Toplantıda olimpiyatlarda yarışacak 7 farklı ülkeden 7 olimpiyat öğrencisi toplantıya renk kattı. Şarkı kategorisinde potpori sunacak olan Türkmenistanlı Şirin Zeynettinova, "Farklı ülkelerden gelen öğrencilerle aynı dilde konuşmak çok güzel. İyi ki Türk okuluna gitmişim." diyerek duygularını dile getirdi. Kıraç'tan "Razıysan Gel" şarkısıyla finale aday olan Moğolistanlı Cavhlan Erdenbayar tam bir Nasreddin Hoca hayranı. Birçok fıkrayı ezbere anlatan Cavhlan, "Türkçe konuşmak ve fıkra anlatmak harika." dedi.
Taylandlıdan Ormancı Türküsü, Afrikalıdan Boncuk Gözlüm

Taylandlıdan Ormancı Türküsü, Afrikalıdan Boncuk Gözlüm

Türkçe Olimpiyatları'nın 3 farklı ülkede çekilen reklam filmi gönülleri fethetti. Türk okullarından öğrencilerin rol aldığı reklamlar, ülkelerin kültürüyle Türkçenin nasıl iç içe geçtiğini anlatıyor. Afrikalı kız, aslanı, "Ablan kurban olsun sana." diye seviyor. Taylandlı çocuk, odun keserken 'Ormancı' türküsünü söylüyor.
Afrika'nın kavurucu sıcağında siyahî bir kız, giydiği yöresel kıyafetiyle geziniyor otların arasında.Önce bir kükreme sesi geliyor, sonra belli belirsiz küçük bir aslan yavrusu görünüyor. Siyahî kız teninin rengine inat bembeyaz dişleriyle güzel bir tebessüm ediyor ve eğilerek "Gel sarı kızım." diyerek sesleniyor aslan yavrusuna. O da genç kızın bu çağrısına kayıtsız kalmıyor olmalı ki otların arasından koşarak kızın kucağına atlıyor. Genç kız da "Vay canım benim. Boncuk gözlüm. Ablan kurban olsun sana." diyerek yavru aslanı sevmeye devam ediyor. Tayland'da ise başka bir manzara. Çekik gözlü bir çocuk, fille beraber gölün kıyısındaki ahşap eve doğru ilerliyor. File yüklediği odunları indiriyor. Odunu büyük bir kütüğe yerleştirdikten sonra eline baltayı alıyor başlıyor bir türkü mırıldanmaya: "Aman ormancı, canım ormancı. Köyümüze bıraktın yoktan bir acı."
Biri Afrika diğeri de Tayland olan bu uzak diyarlarda "Türkçe konuşan yabancı çocuklar da kim?" diye şaşırıyorsanız, şimdiden söyleyelim: Bu iki sahne, her yıl coşkuyla beklenen Türkçe Olimpiyatları'nın bu yılki tanıtım filmleri. Televizyonlarda yeni yeni yayınlanmaya başlayan ve sosyal paylaşım sitelerinde izlenme rekoru kıran videolar, Uluslararası Türkçe Olimpiyatları mevsiminin geldiğinin göstergesi. Zira 130 ülkeden yaklaşık bin öğrenci bu yıl yine Türkiye'nin gururunu okşamaya geliyor. Hiçbir oyuncunun rol almadığı reklam filmlerinde oynayanlar Türk okullarının öğrencileri. Tamamen doğal ortamda çekilen filmlerde, ülkenin kültürüyle Türkçenin nasıl iç içe girdiği anlatılıyor. Ana fikir ise farklı ülkelerde Türk okullarında eğitim gören çocukların sadece dil öğrenmediği, öğrendikleri dili kendi kültürlerine de yansıttığı. Bir diğer tanıtım filmi ise Ukrayna'da çekildi ve 1 hafta içinde ekranlarda gösterilmeye başlayacak. Bu yıl 9'uncusu gerçekleşecek olan Uluslararası Türkçe Olimpiyatları'nın tanıtım filmleri ünlü reklamcı Tibet Sanlıman'ın başkanı olduğu Vietnam Ajans tarafından tasarlandı. Filmi daha önce başarılı reklam ve kliplere imza atmış Bertan Başaran yönetti. Filmlerin görüntü yönetmeni aynı zamanda fotoğraf kitapları olan Şenol Altun. Prodüktör, Kardaş Divanoğlu, senaryoları ise reklam yazarı Gürkan Günaydın tarafından kaleme alındı.

CHP'den Çirkin Bir Afiş Daha

CHP'den Çirkin Bir Afiş Daha
12Eylül referandumunda 'rahibe afişiyle' tepki çeken CHP, yine çirkin bir afişe imza attı. CHP Denizli Merkez İlçe Başkanlığı, dünyanın saygı duyduğu Fethullah Gülen Hocaefendi'yi karabulut içinde gösteren bir afişi, seçim irtibat bürolarına astı. Afişte Başbakan Tayyip Erdoğan, Fethullah Gülen Hocaefendi, Deniz Feneri Derneği, balyoz ve telekulak içerikli karikatürler bulunuyor.
CHP, art arda mütedeyyin insanları rencide eden skandallara imza atıyor. Önder Sav'ın Hz. Muhammed'e (sas) ve hac ibadetine hakaret içeren sözleriyle başlayan skandallar serisi, başörtülü hanımları rahibeye benzeten afişle devam etti. CHP Genel Merkezi de Cumhurbaşkanı, Başbakan, bakanlar ve Fethullah Gülen'e ağır hakaretler içeren bir sergiye ev sahipliği yaptı. CHP Gençlik Kolları tarafından hazırlanan "AKP Eziyetleri" adlı sergiyi, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu açmıştı. Geçtiğimiz aylarda Eskişehir'de CHP'li Tepebaşı Belediyesi'nin galerisinde açılan utanç sergisinde de cami ucubeye benzetilmiş, tesettürlü bir kadının ağzının kadın iç çamaşırıyla kapatıldığı resim de sergilenmişti.
Son skandal, Denizli'de yaşandı. CHP Denizli Merkez İlçe Başkanlığı, Gülen Hocaefendi'yi karabulut içinde gösteren bir afişi, seçim irtibat bürolarına astı. Afişler, CHP Merkez İlçe Başkanı Ömer Yurtseven tarafından hazırlatıldı. Çirkin afişi, mizah dergilerinden montajlayarak aldıklarını savunan Yurtsever, karikatürlerden Türkiye fotoğrafı ortaya çıkardıklarını ileri sürdü.

Denizli Demokrasi Platformu: Bu Tür Yakışıksız Afişler Tasvip Edilemez

Çirkin afişe, Denizli Demokrasi Platformu Sözcüsü Özkan Atik, tepki gösterdi. "Fethullah Gülen Hocaefendi gurbet ellerde Türkiye'nin ismini dünyanın dört bir yanında duyurmak, bayrağımızı dalgalandırmak için insanları teşvik edip çırpınırken buralarda bu tür yakışıksız afişlerin yayınlanmasını doğru bulmuyoruz." dedi. Oy almanın gönül işi olduğunu vurgulayan Atik, şöyle devam etti: "Her kesimden, her görüşten kişinin takdirini kazanan bir âlimin, kanaat önderinin, karabulutlar içinde çizilmesi, siyasete alet edilmesi yakışıksızdır. Bu tutumlarından vazgeçmelerinin herkesi kucaklayıcı olmalarının daha doğru olacağını düşünüyoruz."

Zaman

Montag, 6. Juni 2011

'Gülen Kasetleri, Psikolojik Harbin Parçası Gibi Görünüyordu, Yayınlamadım'

Gülen kasetleri, Psikolojik Harbin Parçası Gibi Görünüyordu, Yayınlamadım
Mehmet Ali Birand'ın, 'Medya Mahallesi' programında, sunucu Ayşenur Arslan'a Fethullah Gülen'le ilgili Ali Kırca ile beraber yayınladıkları kasetlerin kaynağını sorması, 28 Şubat sürecinin komplolarla dolu sayfalarını yeniden araladı.
Arslan'ın "Ali Kırca'ya gönderildi. Nasıl geldi bilmiyorum, bilsem de zaten söylemem." diyerek soruyu geçiştirdiği programda Birand, şöyle devam etti: "Gülen'in kasetlerini getirdiler, yayınladınız. Nerden geldi o kasetler? Bir yerlerden geldi. 'Onu yayınlayın' dediler, yayınladınız."
Tartışmaya dün köşesinden gazeteci Reha Muhtar da katıldı. O dönemde Fethullah Gülen ile ilgili kasetlerin Show TV'deyken ilk olarak kendilerine geldiğini ve vicdanının sesini dinleyerek o kasetleri yayınlamadıkları itirafında bulunan Muhtar, kasetlerin, sansasyonel bir haberden ziyade, psikolojik bir harbin parçası gibi göründüğüne dikkat çekiyor. Kimin ürettiğini bilmediğini, ancak kaseti getirenlerin Birand'ın söylediği gibi 'askerler' olmadığını kaydeden Muhtar, kasetlerdeki konuşmaların Gülen'in birkaç kişiyle sohbet babındaki konuşmasını içerdiğini belirtiyor. Muhtar, kasetlerin gizli çekim olmadığını iddia eden Ayşenur Arslan'a da katılmıyor: "Sohbetin samimiyetiyle söylenmiş birçok söz vardı... Arslan yanlış söylüyor. "Bunlar gizli çekim değildi." diyor... "Gizli çekimden ne anladığınıza bağlı" bu... O çekim, bir dost sohbetinin kayda alınması... Gülen'in açık, kamuya yönelik bir konuşması değil kesinlikle bu...."
Muhtar, kasetlere baktıktan sonra bir süre düşünüp, haber merkezindeki arkadaşlarına "Biz bu kaseti şu anda yayınlamayacağız." dediğini söylüyor. Bir gazetecinin "vicdanı"nın sesini dinlediği çok tarihi an olduğunu dile getiren Muhtar, kasetleri, rating ve gelecek gündelik başarılara rağmen yayınlamadıklarını belirtiyor. Muhtar, "Bir yerlerde 'bu kaseti yayınlamanın salt bir gazetecilik olayı olmadığını' hissedersiniz.Belliydi ki, bu özel sohbeti içeren kaset, yeni açılacak davalara zemin teşkil edecek ve bombardıman daha da artarak sürecekti..." diyor.
ZAMAN

M. Ali Birand: Gülen Kasetleri Genelkurmay'dan

M. Ali Birand: Gülen Kasetleri Genelkurmay'dan'Darbecilik medyanın genlerinde var' açıklamasıyla yeni bir tartışma başlatan gazeteci Mehmet Ali Birand, bu kez 28 Şubat sürecinin kaset komplolarına ilişkin çarpıcı bir itirafta bulundu.
CNN Türk'te 'Medya Mahallesi' programına konuk olan Birand, sunucu Ayşenur Arslan'a Fethullah Gülen'le ilgili Ali Kırca ile beraber yayınladıkları kasetlerin kaynağını sordu. Arslan "Ali Kırca'ya gönderildi. Nasıl geldi bilmiyorum, bilsem de zaten söylemem." diyerek soruyu geçiştirmeye çalıştı. Birand ise şu açıklamayı yaptı: "Fethullah Gülen'in kasetlerini getirdiler, yayınladınız. Nerden geldi o kasetler? Bir yerlerden geldi. Onu yayınlayın dediler, yayınladınız. Bunu yayınlayın diye Genelkurmay..."
Birand, yazılarını eleştiren Arslan'ın, "Askeri hep laik kesim kışkırttı." sözlerini hatırlatması üzerine de şoke eden şu soruları sordu: "Bizim için Genelkurmay Parlamento'dan daha önemliydi. Medya olarak askerlerin her dediğini yapmadık mı?" Bu sorular üzerine Arslan, "Yapmadık" deyince Birand, "Fethullah'ın kasetlerini getirdiler. Bunu yayınlayın dediler, yayınlamadınız mı?" karşılığını verdi.
Bir dönem 'Emret Komutanım' kitabıyla askerin nasıl yetiştirildiğini anlatan Mehmet Ali Birand, 21 Mayıs'ta kaleme aldığı 'Darbeciliğe kimse itiraz etmedi' yazısında, "Bizim kuşak için devlet daima haklıydı. Devleti de asker temsil ederdi. Politikacı üçkâğıtçı, asker ise kahramandı. 'Komutanım neredesiniz, devlet elden gidiyor...' diyen yazılar yazdık. Genlerimize farkına varmadan darbecilik işlendi." demişti. 24 Mayıs'taki 'Askeri darbe için hep laik kesim kışkırttı' yazısında ise şu itiraflarda bulunmuştu: "Demokrasi adına darbelerle ince ayar yaptırdık. Bir gün sürekli köşeye sıkıştırdığımız bu insanların bizleri azınlıkta bırakabileceklerini düşünemedik."
ZAMAN

Fethullah Gülen Hocaefendi'nin Fikirleri Örnek Oldu

Fethullah Gülen Hocaefendi'nin Fikirleri Örnek Oldu
ABD'nin başkenti Washington'da Rumi Forum ve Georgetown Üniversitesi tarafından ortaklaşa tarafından düzenlenen "Sivil Toplumun Anlaşmazlık Çözümü, Barış ve Demokratikleşme Üzerindeki Rolü" başlıklı konferans ülkenin önde gelen uzmanlarını bir araya getirdi.
Sivil toplumun farklı yönleriyle ele alındığı toplantıda Amerikan Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü profesörü Dr. Mohamed Nimer'in Gülen Hareketi'ne ilişkin sözleri dikkat çekti.
"Ortadoğu'daki demokrasi hareketleri Fethullah Gülen'in fikirlerinden çıkaracağı önemli dersler olduğunu düşünüyorum. İnsanlara artık askerlerin kontrol ettiği bir demokrasi istemiyor. İnsanlar Gülen'in görüşlerinden ilham alan 'sosyal hareketler ile siyasetin birbirinden ayrı olduğu model'i talep ediyor."
"Gülen'e göre demokrasi İslami değerlerle en fazla örtüşen yönetim sistemi" diyen profesör, "Şura, adalet, şefkat ve merhamet gibi İslami değerlerin ihtiyaçlarını en fazla karşılayan sistem demokrasi. Dolayısıyla Gülen, dini değerlere önem veren sosyal hareketlerin kendilerini partizan politikaların, güç rekabetinin üzerinde konumlandırmak zorunda olduğunu vurguluyor" diye konuştu.
Konferansta konuşan Rand Corporation'da görevli uzman Angel Rabasa ise Freedom House raporlarına göre otoriter yapılardan demokrasiye geçiş yapan 67 ülkeden 50'sinde bu geçişin sivil toplum hareketlerinin öncülüğünde gerçekleştiğine dikkat çekti.
Son Güncelleme ( 03.06.2011 )

Uganda'da Gülen Sempozyumu

Uganda'da Gülen Sempozyumu

1100'den fazla bilim adamı ve Uganda'nın önde gelenleri Gülen Sempozyumu'nda buluştu. Katılımcılar sempozyumda Gülen Hareketi ve hareketin dünya barışına katkısını tartıştılar. Programa katılanlar arasında bulunan, dinlerarası diyalog çalışmaları ile tanınan Prof. Thomas Michel "Adanmışlar Hareketi"ni anlattı:
"Ben muhterem Fethullah Gülen ile tanıştığım zaman, Allah'a nasıl saygı duyulur, onu anladım. Bu hareket yalnızca Allah rızası için çalışıyor."
Sempozyuma katılanlar arasında Uganda Başbakan yardımcısı General Mozez Ali de vardı. Ali, Gülen Hareketi'nin dünyanın ihtiyacı olan barışa katkıda bulunduğunu ifade etti:
"Dünyanın barışa en çok muhtaç olduğu bir dönemde yaşıyoruz. İşte Gülen Hareketi de tüm insanlığı bu barışa katkı sağlamaya davet eden bir hareket olarak öne çıkıyor."
Sempozyum, konuşmacıların katılımcıların sorularını cevaplamasının ardından son buldu.

Avcı'nın İddiaları Nedeniyle Gülen'e Soruşturma Yok

Özel yetkili Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekilliği, Devrimci Karargah Terör Örgütü davası tutuklu sanığı Emniyet Müdürü Hanefi Avcı'nın "Haliç'te Yaşayan Simonlar, Dün Devlet Bugün Cemaat" adlı kitabı üzerine, Fethullah Gülen ile kitapta ismi cemaatin Emniyet sorumlusu "Kozanlı Ömer" olarak geçen Osman Hilmi Özdil hakkında "Anayasal düzeni değiştirmek amacıyla suç örgütü kurmak ve bu örgüte üye olmak" iddialarıyla başlattığı soruşturma sonucunda "kovuşturmaya yer olmadığına" karar verdi. Kararda, "Kitapta belirtilen hususların soyut iddiadan ibaret olduğu ve delile dayanmadığı" ifade edildi.

Emniyet: Gülen Cemaati Örgütü Yok
Başsavcıvekilliğinden Emniyet Genel Müdürlüğü'ne yazı yazılarak kitapta geçen Fethullah Gülen cemaati örgütü hakkında araştırma yapılması istendiği öğrenildi. Emniyet Müdürlüğü yaptığı araştırma sonucunda "Kayıtlarımızda yapılan araştırmada 5237 sayılı TCK ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamında Fethullah Gülen cemaati adı altında bir örgüte rastlanılmamıştır" cevabı verildi.

Mülkiye Ve Polis Müfettişi Raporları
Takipsizlik kararında "3 mülkiye müfettişi ile 1 polis müfettişi ve Dernekler denetçisi tarafından düzenlenen 9 Mayıs 2011 tarihli 105 sayfalık rapora da değinilirken üst düzey emniyet görevlileri ile kitapta ismi geçen başka emniyet görevlilerinin ifadelerinin alındığı bu doğrultuda da iddialar hakkında adli ve idari yönden yapılacak bir işlem olmadığına karar verilmiştir" denildi. Kararda, ayrıca "Mülkiye Başmüfettişi ile Dernekler Denetçisince düzenlenen raporda, kitabın 559. sayfasında bahsedilen iddialar konusunda herhangi bir işlem yapılmasına gerek olmadığına karar verildiğinin görüldüğü" bildirildi.

Özdil'in Evinde Arama Yapıldı
Özel Yetkili Başsavcıvekilliğinin 'kovuşturmaya yer yok' kararında, Osman Hilmi Özdil'in 25 Ekim 2010'da alınan ifadesi özetlendi. Özdil'in şahsıyla ilgili kitaptaki hiçbir iddiayı kabul etmediği belirtilen kararda, mahkeme kararıyla Osman Hilmi Özdil'in ev ve iş yerinde yapılan aramada ve bilgisayarının incelenmesinde herhangi bir suç delili bulunamadığına yer verildi.

Star

Başsavcı Vekilliği: Hanefi Avcı'nın İddiaları 'Soyut', Kovuşturmaya Gerek Yok

Özel yetkili Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği, tutuklu eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı'nın "Haliç'te Yaşayan Simonlar, Dün Devlet Bugün Cemaat" isimli kitabıyla ilgili, Fethullah Gülen Hocaefendi ve kitapta ismi geçen O.H.Ö. hakkında başlatılan soruşturma sonucunda "kovuşturmaya yer olmadığına" karar verdi.

Kararda, "Kitapta belirtilen hususların soyut iddiadan ibaret olduğu ve somut herhangi bir delil ve belgenin sunulmadığı, iddiaların genel olarak yazarın kendi düşünce ve kanaatlerine dayandığı, kendisine geldiğini iddia ettiği bilgi ve belgelerin nereden, kimin tarafından gönderildiği konusunda da net bilgiler vermediği" ifade edildi.

Başsavcı Vekilliği'nin 20 Ağustos 2010'da başlattığı soruşturma ile Avcı'nın, bazı Emniyet yetkilileri hakkındaki soruşturmaların 'cemaatin yönlendirmesi' ile yapıldığı iddiasının da doğruyu yansıtmadığı ortaya çıktı. Başsavcı Vekilliği, bu kişilere ilişkin iddianamelerin tamamını inceledi. Yapılan incelemede iddiaların aksine söz konusu isimler hakkında önceden başlatılan projeli soruşturmalar olduğu, teknik takipler yapıldığı, sonrasında operasyon düzenlenerek, soruşturmaların sonuçlandırıldığı belirlendi. Soruşturma kapsamında Emniyet Genel Müdürlüğü'nden de "TCK ve Terörle Mücadele Kanunu kapsamında Fethullah Gülen cemaati adı altında bir örgüte rastlanılmamıştır." yazısı iletildi. 3 mülkiye müfettişi ile 1 polis müfettişi de iddialarla ilgili 9 Mayıs 2011 tarihinde 105 sayfalık rapor hazırladı. Raporda iddialar hakkında adli ve idari yönden yapılacak bir işlem olmadığına işaret edildi. Mülkiye Başmüfettişi ile Dernekler Denetçisi de iddialar konusunda herhangi bir işlem yapılmasına gerek olmadığına dair görüş bildirdi.

Kararda, hakkındaki iddialarla ilgili olarak O.H.Ö.'nün 25 Ekim 2010'da ifadesinin alındığı, mahkeme kararıyla da ev ve işyerinde arama yapıldığı belirtildi. Aramada ve bilgisayarının incelenmesinde herhangi bir suç delili bulunamadığı anlatıldı.

Bultmann: Fethullah Gülen Fikir Öncülüğü Yapıyor









Gönüllüler Hareketi'ni konu edinen ve bu yıl Herder Yayınevi'nden çıkan "Muslime zwischen Tradition und Moderne" (Gelenek ve Modernite Arasında Müslümanlar) isimli kitabı konu alan bir sempozyum düzenlendi. Kaiserslautern Teknik Üniversitesi, Diyalog Akademi Derneği ve Protestan Eğitim Birliği tarafından ortak olarak düzenlenen sempozyuma konuşmacı olarak Erfurt Üniversitesi öğretim görevlisi Prof. Dr. Christoph Bultmann, kitabın yazarlarından sosyolog Dr. Ercan Karakoyun, Diyalog Akademi Derneği temsilcisi Dr. Ömer Sanatçı ve Protestan Eğitim Birliği temsilcisi Eckhard Stief katıldı.

Kaiserslautern Teknik Üniversitesi'nde yapılan sempozyuma, Alman ve Türk akademisyen ve öğrenciler yoğun ilgi gösterdi. Sempozyum açılış konuşmasını yapan Eckhard Stief, "İslam Almanya'ya ait değildir" sözünü duymanın kendisini endişelendirdiğini belirtti. Bu düşüncenin ve bu tür ifadelerin yanlış olduğunu belirten Steif, bu süreçte yapılan diyalogların ne kadar önem arz ettiğini vurguladı.

Açılış konuşmasının ardından söz alan Erfurt Üniversitesi öğretim görevlisi Prof. Bultmann, "İslam'ın Özü" başlıklı konuşmasında, Fethullah Gülen'in fikirlerinden çok etkilendiğini ve düşüncelerinin kendisine yeni ufuklar açtığını belirtti. Bultmann konuşmasında şunları kaydetti: "Fethullah Gülen, modern düşünce yapısıyla, geleneksel ve modern İslam arasında köprü görevini üstleniyor. Kendisi sosyal, ekonomik ve kültürel alanlarda birçok kişiye fikir öncülüğü yapıyor. İnsanları özellikle eğitim alanında yatırımlar yapmaya teşvik ediyor." dedi.

Sempozyumda son olarak "Müslime zwischen Tradition und Moderne" isimli kitabın yazarlarından Sosyolog Dr. Ercan Karakoyun, Gülen Hareketi'nin temellerini ele alan bir konuşma yaptı. Karakoyun konuşmasında, "Fethullah Gülen, entelektüel bir İslam âlimidir. Kendisi dine ait temel disiplinleri göz ardı etmeden, yani, dinde hiçbir şekilde reform yapmadan, İslam'ı modern çağ ile bağdaştırıyor." dedi.

Sempozyumun sonunda, Gönüllüler Hareketi ile ilgili sorulan sorulara cevaplar verildi. Her konuda detaylı bilgi alan akademisyen ve öğrenciler, sempozyumun çok verimli geçtiğini söyleyip, bu tür programların periyotlar halinde yapılmasının çok faydalı olacağı düşüncesini belirttiler.

Başsavcılık Takipsizlik Kararı Verdi

Özel yetkili Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekilliği, tutuklu Emniyet Müdürü Hanefi Avcı'nın "Haliç'te Yaşayan Simonlar, Dün Devlet Bugün Cemaat" adlı kitabı üzerine, Fethullah Gülen ile kitapta ismi geçen O.H.Ö. hakkında, "Anayasal düzeni değiştirmek amacıyla suç örgütü kurmak ve bu örgüte üye olmak" iddialarıyla başlattığı soruşturma sonucunda "kovuşturmaya yer olmadığına" karar verdi.

Kararda, "Kitapta belirtilen hususların soyut iddiadan ibaret olduğu ve delile dayanmadığı" ifade edildi. Özel yetkili Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekilliği, Avcı'nın kitabını ihbar kabul ederek, Fethullah Gülen ile O.H.Ö. hakkında 20 Ağustos 2010'da soruşturma başlatmıştı. Edinilen bilgiye göre, "Anayasal düzeni değiştirmek amacıyla suç örgütü kurmak ve bu örgüte üye olmak" iddialarıyla yürütülen soruşturma sonucunda "kovuşturmaya yer olmadığına" karar verildi.

Kararda, kitap ile Avcı'nın başsavcıvekilliğine 29 Ağustos 2010'da verdiği 6 sayfalık ifadesi özetlendi. Avcı'nın, bazı emniyet yetkilileri hakkındaki soruşturmaların "cemaatin yönlendirmesi sonucunda yapıldığı" yönündeki iddiaları anımsatılan kararda, bu kişilere ilişkin iddianamelerin incelendiği, bunlara ilişkin soruşturmaların önceden başlatılan projeli soruşturmalar olduğu, teknik takipler yapıldığı, sonrasında operasyon düzenlenerek, soruşturmaların sonuçlandırıldı anlatıldı. Kararda, Avcı'nın kitabında ve ifadesinde bahsettiği konuların somut delillere dayanmadığı, kişi ve yer belirtmeksizin soyut iddiadan oluştuğu ifade edildi.

Soruşturma kapsamında Emniyet Genel Müdürlüğüne yazılan yazıya, "Kayıtlarımızda yapılan araştırmada 5237 sayılı TCK ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamında Fethullah Gülen cemaati adı altında bir örgüte rastlanılmamıştır" cevabı verildiği bildirilen kararda, O.H.Ö. ve kitapta bahsedilen diğer konularda araştırma yapılması için Emniyet Genel Müdürlüğüne yazı yazıldığı aktarıldı. Buradan alınan ve 3 mülkiye müfettişi ile 1 polis müfettişi tarafından düzenlenen 9 Mayıs 2011 tarihli 105 sayfalık raporda, üst düzey emniyet görevlileri ile kitapta ismi geçen başka emniyet görevlilerinin ifadeleri doğrultusunda, iddialar hakkında adli ve idari yönden yapılacak bir işlem olmadığına karar verildiğinin anlaşıldığı bildirilen kararda, ayrıca Mülkiye Başmüfettişi ile Dernekler Denetçisince düzenlenen 9 Mayıs 2011 tarihli raporda, kitabın 559. sayfasında bahsedilen iddialar konusunda herhangi bir işlem yapılmasına gerek olmadığına karar verildiğinin görüldüğü bildirildi.

O.H.Ö'nün Evinde Arama Yapıldı

Kararda, O.H.Ö'nün 25 Ekim 2010'da alınan 2 sayfalık ifadesi özetlendi. O.H.Ö'nün, şahsıyla ilgili kitaptaki hiçbir iddiayı kabul etmediği belirtilen kararda, mahkeme kararıyla O.H.Ö'nün ev ve iş yerinde yapılan aramada ve bilgisayarının incelenmesinde herhangi bir suç delili bulunamadığına yer verildi. Kararın son bölümünde, şunlar denildi:

"Hanefi Avcı'ya ait kitabın tamamının ve özellikle cemaat isimli bölümünün Hanefi Avcı tarafından Cumhuriyet Başsavcıvekilliğimize verdiği ifadenin ve dosya içerisindeki diğer delillerin incelenmesinde, iddiaların soyut iddialar olup, somut herhangi bir delil ve belgenin sunulmadığı, iddiaların genel olarak yazarın kendi düşünce ve kanaatlerine dayandığı, kendisine geldiğini iddia ettiği bilgi ve belgelerin nereden, kimin tarafından gönderildiği konusunda net bilgiler vermediği, bu nedenlerle kitapta belirtilen hususların soyut iddiadan ibaret olduğu, bu nedenle şüpheliler hakkında kamu davası açmaya yeterli ve inandırıcı başka deliller de bulunmadığından, şüpheliler hakkında, 'Anayasal düzeni değiştirmek amacıyla suç örgütü kurmak ve bu örgüte üye olmak' iddiaları nedeniyle kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi."

Anadolu Ajansi

"Gülen Hareketine Bağlı Okullar Modernliğe Büyük Önem Veriyor"

Profesör Karel Steenbrink, Nijmegen Katolik Üniversitesi'nde ilahiyat okuduktan sonra Arapça ve Endonezya dilini öğrenmiş. Endonezya'da bir süre medresede kalarak Katolik biri olarak İslami medrese eğitimi almış. Kur'an'ı Kerim uzmanı olan Steenbrink, Endonezya ve Kanada'da üniversitede hocalık yıllarından sonra Hollanda'ya geri dönmüş. Kur'an'ı Kerim'le iştigal etmekten çok hoşlandığını belirten Steenbrink, "Bana kalsa hayatımın geri kalan kısmını sadece Kuranı Kerim yorumu yazarak geçirirdim." diyerek meslektaşı Elvier Geurink ile birlikte kaleme aldığı en son kitabında Bakara Suresi'ni yorumlamış. Söyleşi teklifimizi evine davet ederek kabul eden Steenbrink sorularımıza içtenlikle cevap verdi.

Adem Kotan: Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?

Karel Steenbrink: Adım Karel Steebrink, ilahiyat okudum. Uzmanlığımı İslam bilimleri üzerine yaptım. 1970 yılında mezuniyetimden sonra doktora tezimin araştırması için burslu olarak bir yıl Endonezya'da gittim. Tezimin konusu Endonezya'da İslam eğitimi üzerine idi. Tabi devlet ve özel okulların yanı sıra Kur'an kursları ve geleneksel medreseler var. Medreseler genelde kırsal kesimde olmakla beraber yurtlardan ibaret. Çocuklar tam hafta burada ikamet diyorlar ve yılda bir kez ailelerinin yanına gidiyorlar. Kendim de böyle bir medresede 3 ay kaldım ve tüm derslere katıldım, camilerde ibadetlerine katıldım. Ben kendim Katoliğim, fakat katılmak istiyorum dedim ve onlarda yaptıkları istişare sonunda buna müsaade ettiler. Tabii abdest almam gerekiyordu ve o şekilde katıldım. Tezimi yazdım ve tezim daha sonra Endonez dilinde de kitap olarak yayınlandı. Kitabın başlığı Pesantra Madrasa Scola. Pesantra Endonez eğitim sistemi, medrese ise daha fazla Arap sistemi ve scola da bildiğimiz okul anlamına geliyor. Yani Endonezya bu geleneksel ve modern eğitim sistemi arasında bir sentez bulması gerekiyor. Özellikle Gülen hareketine mensup okullarda da bunu görüyorsunuz ve bu benim çok dikkatimi çekiyor. Bu okullar radikal bir şekilde modern sistemden yana tercihlerini kullandılar. Yani seküler eğitim.

Adem Kotan: Cümle enteresan oldu; radikal şekilde modern...

Karel Steenbrink: Evet, Endonezya'da kaldığım yurtta derslerin yarısı, Arapça yarısı İngilizce dilinde veriliyordu. Yani tarih, edebiyat, fen dersleri İngilizce ve din dersleri ise Arapça olarak eğitiliyordu. Orada ikisini bir arada kullanma yönünde tercih kullandılar ve bu sistemden iş hayatında v.s. yer alan birçok kaliteli insan yetişti.

Adem Kotan: Endonezya sonrası?

Karel Steenbrink: Daha sonra Hollanda'da tezimin kitaplaştırılması ile alakalı çalıştım ve aynı zamanda ortaokulda din dersi öğretmenliği yaptım. Daha sonra Endonezya Diyanet İşleri Bakanlığı'ndan bana teklif geldi. Bakan Prof. Atje Mutki Ali, bana din uzmanlarının neredeyse hepsini uzmanlık için Orta Doğu'ya gönderdiklerini anlattı. Irak, İran, tabii Suudi Arabistan, Mısır da, El Ezher'e v.s. Diğer uzmanlarımızı ise Avustralya, Avrupa, ABD gibi bölgelere yolladıklarını belirterek bunu kırmak istediklerini ve din uzmanlarını Batılı ülkelere de yollamak istediklerini söyledi. Benden 10 ilahiyat hocası için Hollanda'da uygulanacak bir program hazırlamam istendi. Burada maksat onların Batılı din bilimleri ile tanışmaları idi.

Buraya geldiler ve biz onlarla her hafta ilgili üniversiteye giderek veya başka bilim adamlarını davet ederek görüşmeler gerçekleştirdik. Hatta ünlü sosyolog Van Doorn ile tanıştılar. Van Doorn özellikle Hollanda'nın sömürgecilik tarihi konusunda uzman birisi olması sebebiyle enteresan bir buluşma olmuştu. Malumunuz Hollanda Kraliçesi Wilhemina bir zamanlar en büyük Müslüman toplumunu kraliyetinde barındırıyordu. O dönemde Hollanda'nın din siyaseti konusunda uzman birisi Van Doorn.

Bir yıl boyunca insanlara rehberlik yaptım, daha sonra Jakarta'da ilahiyat fakültesinde hocalık yaptım v.s.. Bu arada çocuklarım büyüdükleri için artık Hollanda'yı tercih ettim. Yine daha sonra bir yılda Kanada'da ders verdim. Burada Kuran tefsir dersleri verdim ve sınıfımda genç İranlı Ayetullahlar ki bu Şii dini liderlerine verilen unvandır, vardı. Tabii onların genelde 'tamam ama Ayetullah hazretleri bu konuda şunları söyledi' gibi söylemleri olurdu ve bende genelde o konuları konuşmalarına fırsat verirdim ve daha sonra işte Batılı Ayetullahlar ise bu konuda şöyle diyorlar v.s. Hoş bir zaman geçirdim. Burada önemli olan konu herkesin kendisi olması ve düşündüğünü açıkça söyleyebilmesi, fakat bununla birlikte de karşıda kine de aynı fırsatı vermek.

Ben Kur'an'ı harika ve muhteşem bir kitap buluyorum. Kendim Kuran'la meşgul olmaktan çok hoşlanıyorum, bana da bir rahatlık veriyor. Hatta bana kalsa hayatımın geri kalan kısmını sadece Kur'an'ı Kerim yorumu yazarak geçirirdim.

Adem Kotan: Peki, Bakara Suresi ile ayrı bir bağınız var mı? Malum, son kitabınızda da bu sureyi yorumlamışsınız.

Karel Steenbrink: Tabii ben bayağı Kur'an bilimleri üzerine araştırma yaptım ve genelde derslerimde iki konuyu işledim. Birincisi Endonezyalı gençler Hollanda arşivleri ve el yazma koleksiyonları da dâhil olmak üzere kendi tarihlerini nasıl iyi bir şekilde öğrenebilirler. Ben Endonezya tarihi ve aynı zamanda Hollanda sömürgecilik arşivi konusunda da birçok araştırma yaptım. Örneğin sömürgeci hükümet Endonezyalı Müslümanların ayaklanmasından endişe ediyordu. Dolayısıyla halk tarafından sevilen tüm Müslüman liderler otomatikman şüpheli idi. Bunu şu anda Fethullah Gülen'de de görmek mümkün. Ona neden kuşku ile yaklaşıyorlar? Çünkü çok taraftarı var. Ve mantık genelde şu şekilde işliyor çok taraftarın varsa etkili birisisin ve etkili isen kurulu düzene bir tehdit oluşturuyorsun. O şahıs ne derse desin, her halükarda şüphelidir.

Adem Kotan: Aslında bu konuya geçmeniz enteresan oldu. Çünkü ben bir sonraki sorumda işiniz itibariyle katıldığınız birçok konferans ve sempozyum hakkında soru soracaktım. Son katıldığınız sempozyum Arnavutluk'ta gerçekleştirilen bir Gülen konferansı olmuştu galiba.

Karel Steenbrink: Evet, benim uzmanlık alanım aslında Endonezyalı Müslümanlar olmuştur, fakat üniversitede daha sonra kültürler arası ilahiyatta iki konuyla ilgilenmişimdir. Birincisi Batılı olmayan Hıristiyanlık ve diğeri de İslam ile Hıristiyan arasında ki irtibat. Ben bu kapsamda örneğin rahip adaylarına İslam konusunda dersler verdim. Tabii bunların arasında Ortodoks olanlardan vardı ve onlar İslam'ı öğrenmeye gerek yoktur; çünkü hak din değil v.s. gibi düşünenler oldu. Kur'an'ı okumadan onun yanlış olduğuna hükmedenler v.s..

Yine bu kapsamda üniversite de Gürkan Çelik ile tanıştım. Kendisi üniversitede çoğulculuk departmanında çalışıyordu. O vesileyle İslam ve Diyalog Vakfı'yla tanıştım. İftar organize ediyorlardı ve hatta bir kez Hazreti İsa'yı anma programı düzenlemişlerdi, burada beraber çalıştık. Ben bu programda Kur'an'da Hazreti İsa konusunda bir konuşma yaptım. Yine bu konuda "Kur'an'da İsa- Ayetleri" adlı bir kitapta yazdım. Daha sonra Rotterdam ve Postdam'da gerçekleştirilen Gülen konferanslarına katıldım ve daha sonra Tiran'da İslam ahlakı konusunda bir konuşma yaptım.

İslam ahlakı konusunda Şeriat kurallarının yanı sıra İslam'da ahlak konusu var. Bu yasak olan ve olmayanların bir listesinden ziyade kendi manevi dünyanı tanzim etme, sabır ve teslimiyet ve tevekkül eksenli psikolojik bir tavır sergileme ile alakalı. Yunan felsefesinde yine çok güçlü bir ahlak öğretisi geliştirilmiş ve Hıristiyanlıkta bu daha sonra geliştirilmiş. Yunan felsefesi Gazali gibi İslam âlimleri tarafından da geliştirilmiş. Örneğin Gazali'nin Sokrat'ın ahlak öğretisine yorumlarını içeren bir kitabı vardır ve burada özetle doğru ahlakın iki aşırının arasında olduğunu belirtmiş. Örneğin cesur olmak iyidir, fakat karşı tarafın çok güçlü olması sebebiyle senin yenme şansın hiç yoksa bu cesurluk dikkatsizlik veya pervasızlığı doğurabilir.

Fethullah Gülen örneği de bu kapsamda enteresan. Çünkü o neredeyse hiç şeriattan bahsetmez. Şeriat'a saygı duyulması gerektiğini söyler, fakat Şeriatın detaylarından bahsetmez. Fakat tüm kitaplarını, özellikle suufilikle alakalı kitabı, aslında ahlakların bir listesi hükmünde. Yani Fethullah Gülen'in kitapları da aslında ahlak öğretisinin geliştirilmesine yöneliktir. Fakat burada işte 'bu et helal midir haram mıdır' konusu ele alınmaz. Örneğin şu anda gündemde olan hayvanların bayıltılarak kesilmesi konusunda Gülen'e ait bir şey bulamazsam şahsen hiç şaşırmam.

Adem Kotan: Peki, bunun nedeni nedir sizce?

Karel Steenbrink: Tabii bu Fethullah Gülen'le alakalı benim şahsi yorumumdur; fakat kendisi belli bir toplum grubuna hitap etmemektedir. Ben kendisini son Kemalist bir dönemden gelen biri olarak görüyorum. O dönemde din çok zor durumdaydı. Ülkenin elit tabakasının İslam'la alakalı olmadığı gibi hatta İslam'a karşı olduğu bir dönemdi. Bu ortamda İslam'ı modern hayat tarzı ile bağdaştırmak isteyen Müslümanlar için bir nevi özgürleşme gücü oldu. Yani selefiler gibi eski döneme geri dönelim demiyor. Tam aksine 'modern çağda pratik bir İslam gerçekleştirebilmemiz gerekir' diyor. İzmir ve İstanbul'da birçok kırsal kesimden gelen insana o, kendini modern hayata adapte etmenin İslam'a zıt düşmediğini anlattı. Yani onun yaklaşımı hiçbir zaman 'İslam veya Müslümanlar yanlıştalar' şeklinde olmadı. Fakat Osmanlı döneminden bildiğimiz İslam'ın güzelliği bu modern çağda da gerçekleştirilebilir.

Örneğin 'Helal et diğer etten daha sağlıklıdır' demiyor, ben onun böyle bir sözüne hiç şahit olmadım. İslam'ın manevi gücünü öğrenmen onu geliştirmen lazım diyor. Bu manada ben kendisini biraz Tarık Ramazan'la kıyaslıyorum. O da tartışılan bir şahıs ve ben kendisiyle meşhur olmadan çok önce görüştüm ve Tarık Ramazan'ın, "Biz Müslüman topluluk olarak Fransa'da nerede bulunuyoruz?" Onların genelde eğitim seviyesi düşük ve dini manada aslında okuryazar olmayan bir topluluk oldukları tespitinden sonra, "Bu insanlara İslam'ın güzelliğini, temel kavramlarını öğretmeliyiz ve aynı zamanda modernlik içerisinde yaşamaları gerektiğini anlatmamız lazım." şeklinde bir açıklaması olmuştu. Bu aynı zamanda Fethullah Gülen'i okurken ve diğer insanlarla tanışırken karşılaştığım bir husus. Bence bu çok akıllı bir yaklaşım. Belki Gülen Türkiye'de İslam'ın toplumdaki yerini geri kazandığı şu dönemde işe başlamış olsaydı daha az dikkat çekerdi.

Fakat anlaşılan Fethullah Gülen pratik bir İslam sunuyor. Yani 'şu haram, bu helal' gibi bir yaklaşım sergilemeden İslam'a yaklaşıyor. Hatta o konular üzerinde fazla durmuyor, genel davranış kurallarının bilinmesi ve uyulması gerektiğini belirtip bunları üzerinde fazla detayla durmuyor. Ben aslında Fethullah Gülen'i Endonezyalı Hamka'ya benzetiyorum. Kendisine, "Bir kadının çenesinde kıllar varsa abdest alırken onları da yıkamalı mı?" gibi bir soru sorulduğunda "İslam âlemi olarak neyle uğraşıyoruz?" diye tepki vermişti. Amerikalılar Ay'a gidip Ruslar Dünya'nın etrafında uçarken biz 'dünya etrafında uçarken namazı nasıl kılınacak?' sorusu ile uğraşıyoruz. Malum bu durumda 1 saat 20 dakika içerisinde aslında bir gün geçirmiş oluyorsunuz v.s. Gülen hareketindeki insanlarda da bunu görmek mümkün. Şeriat konusuna fazla girmeyip daha fazla pratik şeylerle uğraşma taraftarıdırlar.

Adem Kotan: Peki, bu hareket daha doğrusu bu hareketle anılan insanların Hollanda toplumuna bir tehlike teşkil ettiği ve Hollanda demokrasisine ve entegrasyonuna tehlike oluşturduğunu iddia edenler var. Siz çalışmalarınız itibariyle aslında işin teorik kısmından ziyade biraz da sahadan birisi olarak bu iddiaları paylaşıyor musunuz?

Karel Steenbrink: Ben bu kapsamda ayrıca Cosmicus Okulları hakkında da bir araştırma yaptım ve bu araştırmayı bu yıl genişleterek Belçika'da bulunan Lucerna ile kıyaslamalı bir araştırma yaparak tekrarlamak istiyorum. Doğrusu Cosmicus Okulları'ndaki kalite beni şaşırtmıştı. Aynı zamanda Cosmicus Okulu'nun felsefesi de enteresandı. Eğitim modelleri din eğitimine göre değil, tam aksine dünya vatandaşlığı konseptine göre şekillenmiş. İki yıl önce araştırmam kapsamında okula gitmiştim ve o zaman daha bir buçuk yıldır var olmaları sebebiyle bu eğitim konseptini daha tam geliştirmemişlerdi. Çünkü onlar özel bir eğitim kurulu ve bu özel hüviyeti dünya vatandaşlığı kapsamında şekilleniyordu; fakat bunu daha geliştirmeleri gerekiyordu. Ben çocukları bu okula giden ve gerçekten eğitim alanında konuya vâkıf olan Hollandalı velilerle de görüşmeler gerçekleştirdim. Hatta kendisi başka bir ortaokulda çalışan ve ortaokulların içini dışını çok iyi bilen bir ebeveyn vardı. O da çocuğunun Cosmicus'a gitmesinden hoşnuttu. Okul mükemmel açık bir kurum ve sosyal manada okul biraz daha geleneksel, örneğin uyuşturucu veya kızları rahatsız eden loverboylar okuldan daha kolay dışlanabiliyor ve bu ebeveyn bundan hoşnut.

Kısacası ben kendi deneyimlerime göre bunu sosyal açıdan saygın hatta daha geleneksel bir hareket, aynı zamanda Hollanda toplumuna tamamen açık olan ve Hollanda'ya da teşrif ettiği için memnun olmamız gereken bir hareket olarak değerlendiriyorum.

Adem Kotan: Geleneksel derken?

Karel Steenbrink: Hollanda normlarına göre daha geleneksel, mesela kıyafet konusu veya eşcinsellik konusu fazla konuşulabilen bir konu değildi.

Adem Kotan: Eşcinsellik konusu Hollanda'da sürekli gündem olan bir konu. Hatta son çıkan raporla da gündemdeki yerini korumaya devam ediyor. Eşcinsellik konusu fazla konuşulabilen bir konu değildi derken, eşcinsellik konusundan kaçındıkları şeklinde mi yoksa daha evvel de bahsettiğiniz teferruattan görülmesi sebebiyle mi değerlendirmek lazım? Tabiri diğerle, 'eşcinsellik konusunun konuşulmaması eşcinsel karşıtı bir tavırdan mı kaynaklanıyor, yoksa okulun öncelikler sıralamasında üst sıralarda yer almamasından mı' kaynaklanıyor?

Karel Steenbrink: Benim aldığım birkaç tepkide bu konunun açıkça tartışılması hususunda zor bir konu olduğunu belirttiler. Yönetmelikle bu konuda ayrımcılık yapılmamasını benimserken, yine de bu konunun radikal bir şekilde bayraktarlığını yapmak istemiyorlar.

Adem Kotan: Yani söylediklerinizden Cosmicus'un bu kapsamda yasal çerçevede hareket ederken diğer taraftan da bu konunun öncülüğünü yapma merakını da gütmüyorlar?

Karel Steenbrink: Aynen.

Adem Kotan: Peki hareketin Hollanda demokrasisi, hukuk devleti ve entegrasyonu açısından bir tehdit oluşturduğu iddiası var bir de...

Karel Steenbrink: Tam aksine! Ben zaten bu nedenle bu insanlarla işbirliği yapmaktan hoşlanıyorum. Kanaatimce Hollanda toplumuna uyarlı ve kendisinin farkında ve şuurlu bir Müslümanlık konusunda önde giden bir grup. Kendileri Hollanda toplumunda yollarını arıyorlar, siyasal anlamda aktif. Hatta diyebilirim ki Gülen hareketine mensup insanlarda bir siyasi partiye üyelik konusunda eğilimin, Hollanda toplumunun ortalamasından daha yüksek olduğunu düşünüyorum. Hollandalılarda bu oranın yüzde 5 civarında olduğunu var sayarak 'Gülen insanlarında' bu oranın çok daha yüksek olduğunu düşünüyorum.

Adem Kotan: Hareketi değişik ülkelerde yakından tanıyan biri olmanız açısından da hareketin gizli bir gündem olduğu iddiasına tepkinizi merak ediyorum?

Karel Steenbrink: Kesinlikle değil. Bunlar Kızılderili hikâyeleri. Hatta Gülen'i Ayetullah Khomeini ile kıyaslayanlar oldu. Hani o da bir süre yurt dışında kaldı ya. Fethullah Gülen Türkiye'ye döndüğünde ülkedeki değişim, İran'da değişimden çok daha büyük olacak filan.

İlk olarak mevcut Türkiye dönemi İran'dan çok daha farklı.Türkiye İslam ülkelerine demokratik bir şekilde İslam'ın yaşanması açısından rehber bir ülke konumunda. Diğer taraftan Türkiye'nin uluslararası alanda konumuna baktığınızda, örneğin Libya'ya savaş uçağı yerine insani yardım için ilk ülke olarak gemi yollaması, bu tabii ki müthiş.

Dolayısıyla ben o gizli gündem iddiasını paylaşmıyorum. Bunu Gülen'in yazılarında da görmedim. Gülen muamelat ile ibadet arasında bir ayırım yapmakta. Örneğin ibadetle alakalı kurallara titizlikle uyulması gerektiğini belirtirken, başörtüsü gibi sosyal hayattaki davranış kurallarının daha esnek olduğunu belirtiyor. Yani başörtüsü olmaksızın da bir insanın hala iyi bir Müslüman olabileceğini belirtiyor.

Adem Kotan: Diğer bir iddia Gülen hareketinin Hollanda'daki Türk toplumu üzerinde bir baskı oluşturduğu...

Karel Steenbrink: Şimdi Türkiye'de Kemalistlerle, İslam dinini modern bir şekilde yaşamaya çalışanlar arasında keskin bir ayırım olduğunu tespit etmek gerekir. Özellikle aşırı Kemalistler yurt dışında da aktifler ve oralarda Gülen hareketine - kanaatimce haksız- bu şekilde bir korku salmaya çalışıyor. Türkiye uzmanları ve Hollandalı uzmanlar arasında da bu ikilemi görebiliyorsunuz. Hatta bu manada kullanılan Hollandalı siyasetçiler de var. Hatta bana da Gülen hareketine kendimi kullandırdığım yönünde eleştiri yönetenler oldu. Bu olacak, Endonezya İslam'ı açısından da aynısı olmuştu. Ben Endonezya Üniversitesi'nde de benzer şeyler yaşadım. Ben dönemin Diyanet İşleri Bakanı tarafından göreve getirildim. Kendisi ve çalıştığım üniversitenin rektörü liberal insanlardı. Onlar kıyaslamalı din bilimlerini teşvik ediyorlardı, buna karşı 'Kur'an hakkında Müslüman olmayan Steenbrink neden ders veriyor' diye eleştiriler yöneltiyorlardı. Sonuçta onlara göre Steenbrink inançsız birisi idi. Bu tür makaleler benim hakkımda da yayınlandı.

Leefbaar Rotterdam Partisi'nin Kemalist Türklerle bir koalisyon kurması, sadece onların Hollanda'da ne kadar iyi entegre olduklarını gösterir bence. Demek ki Gülen hareketine mensup Türklerle Kemalist Türkler, Hollanda'da yandaşlarını bulabilecek kadar buraya entegre olmuşlar.

Dünyanın En Büyük Müslüman Ağı

İngiliz yayın kuruluşu BBC, Fethullah Gülen ve cemaatini hazırladığı geniş bir haberle izleyicilerine ve okurlarına tanıttı. BBC'nin internet sitesinde yapılan haber analizde Gülen cemaati için, "Dünyanın en büyük Müslüman ağı haline gelmiş olabileceği" yorumu yapıldı. Tüm dünyada milyonlarca takipçisi olan İngiliz kuruluşu BBC haberinde 'Gülen hareketi ' olarak nitelendirdiği cemaate ilişkin olarak "İslam'ın modern yüzü mü" sorusuna da yanıt aradı. "Kenya'dan Kazakistan'a kadar yeni bir İslami ağ, milyonlarca taraftarı ve milyarlarca doları çekiyor" yorumunun yapıldığı haberde, Gülen hareketinin 130 ülkede bini aşkın okulunun yanı sıra düşünce kuruluşları, gazeteleri, TV ve radyo kanalları, üniversiteleri ve bir bankasının da bulunduğuna da işaret edildi. Haberde, "Bu büyük ağ, çok farklı. Resmi bir yapısı, görünen bir örgütlenmesi ve resmi üyeleri yok" denildi.

Küresel Gelişme Hız Kesmeyecek

Haberde harekete ilham veren isim olarak belirten Fethullah Gülen'in 'Karizmatik bir lider' olduğu belirtildi. BBC haberinde Gülen'in, takipçilerine sürekli olarak "özveri, çok çalışmak ve eğitime" vurgu yapan telkinlerde bulunduğunu konuşmalarında da "hoşgörülü İslam'ı teşvik ettiği" belirtildi. Cemaatin iş dünyasında gördüğü ilgiye de işaret edilirken, "Türk işadamlarını, (cemaatin) uluslararası görünümü ve kredi kullanma gibi konulara pragmatik yaklaşımı çekiyor" denildiği haberde, "Öyle görünüyor ki destekçiler ile eleştirenler mutabık olduğu tek nokta, (hareketin) Türkiye'de büyük bir gücü bulunduğu ve küresel gelişmesi, yavaşlayacağı yönündeki herhangi bir işaret vermediğidir" dedi.

Star

BBC Gülen Cemaatini Tanıttı

İngiliz yayın kuruluşu BBC, Gülen cemaatini tanıttı. BBC'nin tanıtımında cemaatin, "dünyanın en büyük Müslüman ağı haline gelmiş olabileceği"ne dikkat çekildi.

BBC, Gülen hareketine ilişkin geniş haberinde "dünyanın en büyük Müslüman ağı" haline gelmiş olabileceğini belirtirken harekete ilişkin olarak "İslam'ın modern yüzü mü" sorusuna da yanıt aradı.

"Kenya'dan Kazakistan'a kadar yeni bir İslami ağ, milyonlarca taraftarı ve milyarlarca doları çekiyor" yorumunun yapıldığı haberde, Gülen hareketinin 130 ülkede bini aşkın okulunun yanı sıra düşünce kuruluşları, gazeteleri, TV ve radyo kanalları, üniversiteleri ve bir bankasının da bulunduğa işaret edildi. Haberde, "Bu büyük ağ, çok farklı. Resmi bir yapısı, görünen bir örgütlenmesi ve resmi üyeleri yok" denildi.

Haberde harekete ilham veren ve "karizmatik" olarak nitelenen Fethullah Gülen'in, "özveri, çok çalışmak ve eğitime vurgu yapan hoşgörülü İslam'ı teşvik ettiği" belirtildi.

BBC, Gülen hareketine yönelik bazı eleştirilere de yer verildiği haberde, "Son bir yılda önde gelen eleştirenlerden üçünün Türkiye'de cezaevine gönderildiği" vurgulanırken, Gülen cemaatinin, tutuklamalarla herhangi bir ilgisinin bulunmadığına ilişkin açıklamalarına da dikkat çekildi.

Cemaatin iş dünyasında gördüğü ilgiye de işaret edilirken, "Türk işadamlarını, (cemaatin) uluslararası görünümü ve kredi kullanma gibi konulara pragmatik yaklaşımı çekiyor" denildiği haberde, "Öyle görünüyor ki destekçiler ile eleştirenler mutabık olduğu tek nokta, (hareketin) Türkiye'de büyük bir gücü bulunduğu ve küresel gelişmesi, yavaşlayacağı yönündeki herhangi bir işaret vermediğidir" dedi.

gulenbewegung.blogspot.com