Montag, 16. Mai 2011

Hocaefendi, MHP, Bahçeli ve Kaset Siyaseti

Ali Ünal
Ali Ünal
Sadece Türkiye kamuoyunun değil, artık dünya kamuoyunun tanıdığı Fethullah Gülen Hocaefendi ile Devlet Bahçeli'yi bir terazide tartmak, hem hakikate karşı affedilmez bir cinayet, hem de Hocaefendi'ye hakaret olur.


Bu iki ismi MHP deyince akla gelen "ülkü" temelinde bir teraziye koyacak olsak, bir kefede Hocaefendi'nin "Türklük âlemi"ne, İslâm ve müsbet milliyetçilik manâsında "Türklük" mefkûresine ve Türkiye'ye hizmetleri; diğer kefede, içinde en azından "Hira Dağı" kadar İslâm'ın da olduğu MHP "ülkü"süne ve "Türklük âlemi"ne hangi hizmeti yaptığı ve "Türk dünyası"na şöyle göz ucu aşinalığı bile meçhul bir Bahçeli yer alacaktır. MHP tabanını bölmüş, MHP "ülkü"süne hizmet verenleri dışlamış, bu "ülkü"ye en ters uygulamalara imza atmış, 12 Eylül referandumunda CHP, BDP, PKK ile aynı kulvarda hareket ederek, MHP çizgisini âdeta intihara sürüklemiş olan Bahçeli, yanına aldığı bazı isimlerin peşpeşe ortaya çıkan rezaletleri karşısında referandumdaki aynı tavrını sergileyerek, bir defa daha "okyanus ötesi"ne atış yapmakla seradan süreyyaya cife sıçratabileceğini sanmaktadır.

Her insan zahiren kan, kemik ve etten müteşekkildir ama, insanlığıyla, karakteriyle insanlar arasında mağmadan Sidretü'l-Müntehâ'ya, a'lâ-yı ılliyyînden esfel-i sâfilîne kadar mesafeler, dereceler ve derekeler vardır. O bakımdan, sergilediği tavırlarıyla Bahçeli'nin Hocaefendi'yi idrak etmesi mümkün değildir. Evet, ahlâksızlık ahlâksızlıktır, günah günahtır; günahın onu işleyen veya başkaları tarafından fâş edilmesi, günahı işleyeni masum kılmaz. Fakat işlenen bir günahı hem işleyenin, hem başkalarının fâş etmesi de, en az o günah ölçüsünde günahtır. İslâm, günahı modern psikanalizde bir psikoloğa anlatmakla güya rahatlama veya Hıristiyanlıkta bir papaza açmakla affedilmesini umma gibi bir tavrı da asla tasvip etmez. İslâm, günahı işlemeyi de, fâş etmeyi de yasaklar; insan, günahından dolayı içten pişman olup, onu ancak Allah'a itiraf edebilir ve Allah'tan onun bağışlanmasını diler. Bu bakımdan Hocaefendi, bırakın birisinin hem de yüz kızartıcı bir günahını fâş etmeyi veya fâş ettirmeyi, kendisine birisi vicdanını rahatlatma veya affı için duasını isteme gibi bir sebeple bir günahını söyleyecek olsa, onu kat'iyyen dinlemez; onu dinlemediği gibi, özellikle bir başkasının gıyabında yalnız günahının değil, bir hatasının bile anlatılmasına izin vermez ve "Âhiret'e kimse hakkında menfî bir duygu ile gitmek istemiyorum" diye hatırlatır. Hocaefendi bir taraftan böyle davranırken, diğer yandan, İslâm başkaları hakkında suizanda bulunmak gibi, hakkımızda başkalarını suizana sevk edecek davranışlarda bulunmayı da yasakladığı için, dinlenme tehlikesi karşısında "yabancı bir kadınla konuşuyor" zannedilebilir veya iftirasına maruz kalabilir diye, mübarek ve yaşlı ablasıyla bile telefonda konuşmaktan kaçınır. Bundan dolayıdır ki, Hocaefendi'yi canından çok seven mübarek ablası, onunla ilgili haberleri ancak onu ziyaret edenlerden alabilmektedir.

Hocaefendi, Bahçeli ve MHP ile uğraşmak gibi kendi adına hiç makuliyeti olmayan bir işe tenezzül de etmez. Fakat uygulamaları ve tercihleriyle en azından MHP "ülkü"sünü intihara sürükleyen Bahçeli, bu intiharı üzerine yükleyeceği birini aradığı gibi, esasen Hocaefendi'ye bilerek düşmanlık etmektedir. Bunun önemli bir sebebi, kendisinden hem birtakım devletlerin, hem Türkiye'deki Ergenekoncu ve statükocu yapının, hem BDP'nin beslendiği ve çözülmesini istemediği "Kürt sorunu"nun, Bahçeli MHP'sinin de âdeta tek sermayesi olmasıdır. Hocaefendi'nin teşvikçisi olduğu hizmetlerin Güneydoğu'da hem bu "sorun"un çözülmesi adına ortaya koyduğu performans, hem de onun istismarı karşısında dikmeye başladığı barikatlar, "sorun"un devamını isteyenler gibi, anlaşılan Bahçeli'yi de ciddî rahatsız etmektedir. Bahçeli'nin CHP ve BDP ile aynı kulvarda politika üretmesi, bunun en açık işaretidir ve Bahçeli, Hocaefendi'ye karşı açılan cephenin silahşörlüğünü yapmaktadır. Ama nafile!

Ali Ünal, Zaman

fgulen.blog.de