Montag, 4. Juli 2011

Türkçe Olimpiyatları, Tefekkür ve Teşekkür

Rahmetli Yahya Kemal Beyatlı "Türkçemiz, ağzımızda annemizin sütü gibidir." sözü ile anne sütünün, taşıdığı hayati bir kıymet ve kutsiyete dikkat çekerek güzelim ve zengin Türkçemizin de Türk milleti nezdinde, hayati bir elmas değer taşıdığını anlatmağa çalışmıştır.
Dil, sosyal bir varlık olan insanın, toplum niteliğine kavuşabilmesi için, hiç kuşkusuz en önemli öğelerinden birisidir.
Bir toplum içerisindeki etkiler, tabii olarak dile yansır. Bir toplumun meydana gelmesinde;tarih, soy, kültür, dil ve inanç, çok önemli temel taşlarıdır.
Dillerin en büyük görevlerinden biri de kültür taşıyıcılığı yapmalarıdır. Diller, bir milletin atalarının kültür miraslarını, o millete ulaştırmada, büyük bir rol oynarlar.
Toplumların anlaşabilmesinde, dillerin büyük önemi vardır. Toplumlar, dilleri sayesinde birbirlerini tanır ve onlarla yakın ilişkiler kurabilirler.
İşte, bu gerçekler doğrultusunda yapılan Türkçe Olimpiyatları da; güzel Türkçemizin, daha da yaygın olarak kullanılabilmesi ve dünyada hak ettiği duruma gelebilmesi açısından, büyük bir fedakârlık ve çalışmanın meyvesidir.
Bu organizasyon; Korucuk'tan çıkıp Anadolu'ya, oradan da tüm dünyaya yayılan "Sonra birden sel olur; köpürür coşar Dadaş" sözüyle bağdaşan, Anadolu'nun, saf ve temiz bir "Bilge İnsanı"nın, çok halis niyetlerle, bir kıvılcım çakıp başlattığı bir hizmet kervanının ürünüdür.
130 ülkeden bin öğrencinin katıldığı ve en iyileri de ödüllendiren bu organizasyon, güzel Türkçemize karşı, yurt dışından büyük bir ilgi ve heyecan uyandırmıştır.
Bu organizasyon, Türkiye'nin ; folklor, şiir, şarkı, türkü, örf, adet ve kültürünün tüm dünya ile temas kurmasını ve onların bizi daha da derinden tanıyıp anlama imkanını sağlamıştır.
Yusuf Has Hacip "İnsanı sultan eden, ölümsüz kılan, savaştan uzak yapan dildir." derken dilin ne kadar önemli bir unsur olduğunu vurgulamıştır.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) de "İnsan, dilinin altında gizlidir." buyurarak dilin, nasıl bir işleve sahip olduğunu özlü bir şekilde belirterek dil sayesinde insanların; insanlık değerlerinin, düşünce yapılarının ve karekterlerinin gün yüzüne çıktığını ifade etmişlerdir.
Aslında bir evrensel yaklaşımı da taşıyan bu organizasyon, tüm dünya milletlerine bir sevgi ve hoşgörü mesajı iletmekte, dünya barışına bir yelken açma özelliği göstermektedir.
Büyük ülkemizin yiğit evlatları, ülkesinden binlerce fersah uzaklıkta, eşinden, çocuklarından, akraba ve dostlarından ayrı, vatan hasreti içerisinde, dünyanın dört bir tarafındaki ülkelere giderek oralarda okullar açmış, bir gönül seferberliği ruhu içerisinde, büyük fedakârlıklar göstererek o insanlara, güzel Türkçemizi öğretmişlerse bunu ancak takdir etmek gerekir. İnsan olanlara düşen görev de budur.
Japonya, Angola, Belarus, Finlandiya, Gabon,Bosna-Hersek, ABD, Mynmar, Rusya Federasyonu, Papua Yeni Gine, Fransa, Moğolistan, Güney Kore, Malavi, İngiltere vb. dünyanın 130 ülkesinde, okul açıp oralarda İstiklâl Marşı'mızı söyletip şanlı Bayrağımızı dalgalandırarak buralardaki milyonlarca insana bizim kültürümüzü tanıtıp onların çocuklarına, bizim de ilkokulda büyük bir heyecan ve iştiyakla söylediğimiz:
Tuna nehri akmam diyor
Kenarımı yıkmam diyor
Ünü büyük Osman
Pilevne'den çıkmam diyor.
Düşman Tuna'yı atladı
Karakolları yokladı
Osman Paşa'nın kolunda
Beş bin top birden patladı.
Kılıcımı vurdum taşa
Taş yarıldı baştan başa
Ünü büyük Osman Paşa
Askerinle binler yaşa.
... gibi, bu tarihi türkümüzü söyleterek benim büyük, cennet-mekan, "Pilevne Kahramanı, Gazi Osman Paşa" ecdadımı anarak dünyaya tanıtan, bu gönüllü Türk sevdalı öğretmenlerimizi saygıyla anıyorum.
Hele lise çağlarımızda, kanımızın deli gibi aktığı yıllarımızda, büyük bir şevk, neş'e ve gururla söylediğimiz:
Çırpınırdı Karadeniz
Bakıp Türk'ün Bayrağına
Ah ölmeden bir görseydim
Düşebilsem toprağına.
Sırmalar sarsam koluna
İnciler dizsem yoluna
Fırtınalar dursun yana
Yol ver Türk'ün Bayrağına.
Kafkaslar'dan esen yeller
Şimdi sana selam söyler
Olsun bütün Moskof eller
Kurban Türk'ün Bayrağına.
Ayrı düştüm dost elinden
Yıllar var ki çarpar sinem
Vefalı Türk geldi yine
Selam Türk'ün Bayrağına.
... gibi, büyük Türk Edebiyatı'nın, bu güzel lirik şiirini, yukarıda zikrettiğimiz, 130 ülkenin insanına ve çocuklarına, zengin ve güzel Türkçemin lirizmini, aşılayan, bu gönül erlerimizi, selamların en güzeliyle selamlıyorum.
Yüce Atatürk'ün " Türk Dili, dünyada en güzel, en zengin ve kolay anlaşılabilen bir dildir. Türk Dili, Türk milleti için kutsal bir hazinedir. Türk Dili, Türk ulusunun yüreğidir, beynidir." ve " Amacımız, Türk Dili'nin öz zenginliğini ortaya çıkarmak onu dünya dilleri arasında, değerine yaraşır yüksekliğe eriştirmektir." güzel sözlerini gerçekleştiren, bu fedakâr öğretmenlerimizi kutluyorum.
Güzel ve zengin Türkçemizin; Kutadgu Bilig, Diva-ı Lügat-it Türk, Atabet-ül Hakayık, Divan-ı Hikmet, Risalet-ün Nushiyye, Mesnevi, Leyla ile Mecnun, İstiklâl Marşı, Çile, Gençliğe Hitabe vb. yüzlerce Türk hazinelerini, milyonlara anlatan ve öğreten, bu güzel öğretmenlerimizi tebrik ediyorum.
Büyük şairimiz rahmetli Fuzûlî'nin:
Ne dersin rüzgârım böyle mi geçsin güzel hânım
Gözüm canım efendim sevdiğim devletli sultanım murabbaını,
Beni cândan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı
Felekler yandı âhımdan muradım şem'i yanmaz mı musammat gazelini,
Büyük şairimiz Bâki'nin:
Âvâzeyi bu âleme Davud gibi sal
Bâkî kalan bu kubbede bir hoş sâdâ imiş 'imiş 'redifli gazelini.
Güzel Türkçemizi büyük bir ustalıkla, sonsuz bir lirizmle kullanan, büyük mutasavvuf, halk şairimiz,Yunus Emre'nin:
Her kim bizi yerer ise
Hak dileğin versin ana
Bizlere taş atanlara.
Güller nisar olsun ana (Bizleri yerenlerin dileği kabul olsun, bizlere taş atanlara güller açılsın) gibi, engin anlamlı "hoşgörü" anlayışını, Dünya benim rızkımdır Kavmi benim kavmimdir söyleyişi ile bütün insanları kardeş sayan bu beynelmilel dini, tasavvufi duyguyu.
Büyük vatan şairi, cennet-mekan Âkif'in:
Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor
Bir hilal uğruna yâ Rab ne güneşler batıyor
Tüllenen mağribi akşamları sarsam yarana
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana.
... gibi, şiiri ile dünyaya nam salmış kahramanlığı ve yüce makam, şehitliği, 130 ülkenin ruhuna nakşeden bu nakkaş öğretmenlerimizi ayakta alkışlıyorum.
Nedim, Şeyh Galip, Karacaoğlan, Köroğlu, Dadaloğlu, Cenap Şehabettin, Ziya Gökalp, Âkif, Necip Fazıl gibi, birçok Türk edebi şahsiyetimizin, güzel ve zengin Türk kültür, duygu ve düşüncelerini, dünyanın on binlerce öğrenci ve yüz binlerce insanına aktaran, halis niyetli bu öğretmenlerimizi takdir ediyorum.
9.Türkçe Olimpiyatlarında; Japon öğrencilerin, depremi Türkçe anlatmalarını, Madagaskarlı Ny Aina'nın, beş ayda öğrendiği Türkçesi ile Necip Fazıl'ın, "Zindandan Mehmet'e Mektup" şiirini, Anıtkabir'i gezen öğrencilere rehberin, "Hangi dilde sunum istersiniz?" sorusuna, hep birlikte "Türkçe" cevabını vermelerini ve Atatürk hakkında sorulan soruları detaylı cevaplandırmalarını, Nazım Hikmet'in "Salkım Söğüt" şiirini okuyan, Yemenli Abeer Al-Radael ve Faslı Leyla Tatari'yi, "Zaman" şiirini muhteşem yorumlayan, Makedonyalı Fjolla Mehmed ve Bosna-Hersekli Sejla'yı, "Bitlis'te Beş Minare" türküsünü seslendiren, Türmenistanlı Şirin Zeyneldinova'yı, sahnede Mısırlı Sahir'in, ekranda Zeki Müren'le söylediği gerçekten de muhteşem olan "Kavuşmak Hayal oldu" şarkısını, Malili Sanata Tira'nın, mükemmel Türkçesiyle yaptığı röportajını, organizasyondaki göz kamaştıran renk cümbüşünü oluşturan, tüm öğrencilerin güzel, fasih ve beliğ Türkçeleri ile sunumlarını sağlayan, dinleyenleri mest eden vb. yüzlerce zengin Türk kültürünün şaheserlerini, 130 ülke öğrencilerine öğretip güzel Türkçemizi dünyaya tanıtan, bu samimi, müşfik ve ihlaslı öğretmenlerimizin önünde saygıyla eğiliyorum.
Ülkemize gelen bu gönüllü barış ve fahri Türk elçilerini, kısır döngüleri ve ufuklarının darlığı yüzünden kabul etmeyenlere karşın; onları seven, bağırlarını açan, Türk'ün misafir perverliğini onlara gösteren bizler, bu pırıl pırıl, tertemiz dünya çocuklarına hoş geldiniz, sâfâ geldiniz, sâfâlar getirdiniz diyor ve onları kuçaklıyoruz.
Selahattin Eyyubi'yi, Alpaslan'ı, Kılıçaslan'ı, Osman Gazi'yi, Murat Hüdavendigar'ı, Sultan Fatih'i, Selim Yavuz'u, Muhteşem Kanuni'yi, Atatürk'ü ve nice Türk hükümdarlarını; Farabi, İbni Sina, Uluğ Bey, Ali Kuşçu, Akşemsettin, Zenbilli Ali Efendi, İbrahim Hakkı, Mimar Sinan gibi nice Türk bilim adamlarını; atları ile İstanbul Boğaz'ını geçen, korkusuz Türk erlerini, gemileri karadan yürüten komutanı, elbiselerdeki kırışıklığı gidermek için "ütü" benzeri bir araç kullanan atalarımızı, Sina Çölü'nü, ordusuyla bir haftada geçerek harp tarihinde rekor kıran veli padişahı; İzmir'in üzümünü, Bursa'nın şeftalisini, Aydın'ın incirini, Amasya'nın elmasını, Alanya'nın muzunu, Malatya'nın kaysısını, Anzer ve Şemdilli balını; Urfa'nın çiğ köftesini, Van'ın kelecoşunu, Bitlis'in biryanını, Bursa'nın iskenderini, Erzurum'un kadayıf dolasını; Trabzon'un horonunu, Elazığ'ın çayda çırasını, Silifke'nin yoğurdunu, Ankara'nın Seymen'ini, Ege'nin Efe'sini, Konyanın hoyratını, doğunun Dadaş'ını; Boğaz Köprülerini, Selimiye ve Süleymaniye Camilerini, Atatürk ve Keban Barajlarını, Çifte Minareli Medrese'yi, Ahlat tarihi mezarlıklarını, Diyarbakır'ın surlarını, Divriği Ulu Camii vb. yüzlerce büyük Türk kültürünü hem öğrencilerine hem dünyaya tanıtan ve öğreten bu yüce öğretmenlerimize şükranlarımızı sunuyoruz.
Johan Vandewalle "Türkçe'deki karmaşık cümle yapısı, beni büyülemektedir. Bazen kendime, 'keşke Chomsky de gençliğinde Türkçe öğrenmiş olsaydı...' diyorum. Eminim o zaman, çağdaş dilbilim İngilizce'ye göre değil, Türkçe'ye göre şekillenmiş olurdu." diyor.
İnşâAllah bu gerçekleşecek ve güzelim Türkçe, dünyada ilim dili haline gelecektir. Bunun emarelerini görüyoruz.
Büyük Türk Hakanı, Karamanoğlu Mehmet Bey'in, 1277'de söylediği "Bu günden sonra divânda, dergâhda, barigâhda, mecliste, meydanda,Türkçe'den başka dil kullanılmayacaktır." güzel sözü de İnşâAllah gerçekleşecek ve zengin Türkçemiz bir dünya dili olacaktır.
Rahmetli Alpaslan Türkeş ve Fethullah Gülen Hocaefendi, 1996 yılında, Fatih Üniversitesi'nin açılışında, birbirlerine içten sarılıp yine birbirlerine samimi iltifatlarda ve samimi sohbetlerde bulunmuşlardır.
Yine rahmetli Türkeş, 09.01.1997 tarihinde, Hocaefendi'ye gönderdiği mektubunda:
" Çok Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi Hazretleri'ne, Efendi Hazretleri, Zat-ı âliniz, milletimizin hayatında, çok yararlı hizmetlerin yapılmasını sağlamış bulunmaktasınız..." diyerek yaptığı hizmetleri anlatmış, bundan Türk milleti olarak büyük bir mutluluk duyduklarını belirtmiş ve kendisine selam, saygı ve sevgilerini sunmuştur.
Rahmetli Bülent Ecevit de 01.04.1998 yılındaki bir beyanatında, Fethullah Gülen Hocaefendi'ye destek vermiş, açılan okullarda laikliğe aykırı eğitim verilmediğini ve Gülen Hocaefendi' nin de laiklik için tehdit oluşturmadığını, aksine güvence olduğu yönünde açıklamalarda bulunmuştur.
Yurt dışından ve yurt içinden, birçok bilim ve devlet adamı, sanarkârlar, sivil toplum kuruluşları vb. hep Muhterem Hocaefendi'yi övmüşler, hizmetlerinden dolayı onu, tebrik ve tahsin etmişlerdir.
Muhterem Hocaefendi, ülkemizde ve yurt dışında milyonlarca insanın takdirini kazanıp övgü ve dualarına mazhar olmaktadır.
İranlı büyük veli, Ebu İshak Şirazi Hazretleri, "Allah, bir kulunu severse ona iki nimet verir. Birincisi; sevdiği kulunu tanıtır ve sevdirir. İkincisi; insanların dünya ve ahiretine faydalı olan bir işte çalıştırır." buyurmaktadırlar.
ABD'li yazar sosyolog, Prof. Helen Rose, " Türkiye'de ve yurt dışında, 7 ile 10 milyon insan, gelirlerinin % 10 'unu cemaate bağışlıyor . Bu oran, kişinin maddi durumuna göre yükseliyor" diyor.
Türkiye'de 1000, yurt dışında 1000, toplam 2000 okulun olduğunu belirterek yapılan bağışları da; "Türk kültüründe var olan değerler, İslamiyet'te almak yerine vermek konsepti, sadaka, vakıf sistemindeki temel islami değerler, misafirperverlik gibi değerleri insanlar benimsedikleri için bu fedakârlığı yapıyorlar, bu insanlar bu kurumlara ve okullara sahip çıkıyorlar." diyor.
Okey taşının ve kağıtın göbeğine vurup parkta masada, sigarayı boğumlayıp ahkam kesen gafil; sen, eşini çocuklarını alıp mesire yerlerinde mangal sefası sürerken İzlanda'nın -30 derece dondurucu soğuğunda; sen Çeşme, Bodrum ve Marmaris'te, yatlarla deniz sâfâsi sürerken Angola'nın +40 derece kavurucu sıcağında her türlü imkandan mahrum; sen, sayfiye yerlerinde yabancı turistlerle, elinde kadehle köpük banyosu yapıp altında, 300-400 milyarlık son model otomobillerle âlem yaparken Etyopya'nın bakımsız ve tozlu şehrinde; sen hafta sonunu tatilini, Paris'in gözde mekanlarında, Kanarya Adaları'nda, Canberra, Everland, Tokyo Disneyland, Eure Park vb. mekanlarda, keyf çatıp katıla katıla eğlenirken Vietnem, Mali, Moğolistan, Özbekistan vb. ülkelerde, ağır sıkıntılar çekerek fedakârca, büyük Türk Medeniyeti'ni, güzel ve zengin Türkçemizi, dünyaya tanıtan ve oralarda birer fahri elçilik görevi yapan bu asil, yüce, kahraman Türk öğretmenlerimizi övmek, kutlamak, takdir etmek gerekir.
Bütün bu fedakârca çalışmaları görmek istemeyip gözündeki siyasi taassup gözlüğüyle bakan ve her şeyi onunla değerlendiren, sefahat ehli zavallı!..
Bari bu halis hizmetleri, rahmetli Türkeş ve Ecevit'in, yüce Türk milletinin, bakış açılarıyla gör ve değerlendir. Elini vicdanına koy, gafletten uyan, gözünü aç.
Gölge etme, başka ihsan istemiyoruz. Kin tutmakla, miskin miskin yatmakla, dedikodu yapmakla, tembellikle, bu büyük hizmetler yapılmıyor. Çalışmak lazım, fedakârlık lazım...
Yunus Emre'nin "Giderdim gönlümden kini / Kin tutanın yoktur dini" güzel sözüne bari kulak ver. Bunu kendine rehber edin. Bari diken olma, gül ol, bu gönül erenlerinin yolunda.
Unutma ki "Mısır'a sultan olmanın yolu, kuyudan geçer."
Mevlânâ, "Nasıl olur da deniz, köpeğin ağzından pislenir, nasıl olur da güneş üflemekle söner?" dememiş midir?
Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi !..
Zat-ı âlinize, bu hizmet kervanında, maddi ve manevi katkısı olanlara, yurt içi ve yurt dışında görev yapan fedakâr gönül erleri öğretmenlerimize, sizi ve bu hizmeti, halisâne destekleyen tüm dostlarınıza, en kalbi saygı ve sevgilerimizi sunuyoruz. Allah'a emanet olunuz, Allah yardımcınız olsun. Yolunuz açık olsun. Âmin, Âmin, Âmin !..
Mustafa Damlarkaya, Erzurum Gazetesi