Montag, 4. Juli 2011

Fethullah Gülen Hocaefendi...

İbrahim Çoban
İbrahim Çoban
Fethullah Gülen Hocaefendi hakkında herkesin bir fikri var. Kimine göre; ABD ile birlikte Türkiye'yi sinsice ele geçirmeye çalışan tehlikeli bir insan! Kimine göre de;
Batı tarafından kasıtlı olarak 'şiddet' dini olarak gösterilmeye çabalanan 'İslam' dininin sevgi ve hoşgörü dini olduğunu anlatmak için çabalayan gerçek bir mücahit.
Aynı insan hakkında bu kadar zıt düşünceler neden ortaya çıkıyor peki?
Çok basit.
Fethullah Gülen Hocaefendi;
Dünyanın akışını değiştirecek boyutta işlere imza atıyor.
Bugüne kadar Fethullah Gülen Hocaefendi'yle yakından tanışmadım.
Savunduğu düşünceleri derinlemesine incelemedim ve cemaati hakkında da çok net fikirlerim yok.
Üniversite eğitimim sırasında cemaatin içinde yer alan çok yakın dostlarım oldu.
İçlerinde;
Hal ve tavırlarını hiç sevmediklerim de var, her yaptıklarına kefil olabileceklerim de...
Neyse gelelim sonuca.
Milyonlarca insanın gönlünde taht kuran, dünyanın her köşesinde eserleri okunan, yüzden fazla ülkede binlerce Türk okulu açan Fethullah Gülen Hocaefendi'yi ve lideri olduğu cemaati tartışmak niyetinde değilim.
Kaldı ki;
Hakkında kitaplar yazılan bir düşünce liderini, cılız bilgilerim ışığında ve bir günlük yazı ile değerlendirmeye kalkmam.
Bunu yapmak en iyimser ifade ile haddini bilmemektir, şükür ki her zaman haddimi bilmeye özen gösteririm.
Asıl amacım, bu yıl 9.'su düzenlenen 'Türkçe Olimpiyatları' hakkındaki duygularımı sizlerle paylaşmaktır.
Büyük önderimiz Atatürk; "Millet aynı kültürden insanların oluşturduğu toplumdur" der.
Elbette milleti millet yapan unsurlardan birisi de dildir.
Osmanlı İmparatorluğu; 3 büyük kıtada 600 yıl adaletle hüküm süren büyük bir devletti.
Ama maalesef yıkıldı...
Elbette Osmanlı'nın yıkılmasının bir tane nedeni yok.
Ama en önemli neden devlette 'dil birliği' olmamasıydı.
Osmanlı'da bırakın başka uluslar, Saray ile Türk halkı bile aynı dili konuşmuyordu.
Bu yüzden de kimse kimseyi anlayamıyordu...
Oysa sömürgeci ülkeler gittikleri her ülkede önce kendi dillerini öğrettiler.
Osmanlı'ya göre küçücük bir ülke olan İspanya bütün sömürgelerinde resmi dili İspanyolca yaptı.
İngilizler ve Fransızlar da aynısı yaptılar.
Osmanlı'nın çekildiği ülkelerde ise Türkçe bilen insan bulamazsınız.
Ama sömürgeci ülkelerin gittikleri ülkelerdeki yerli halk ise hala onların dilini konuşuyor...
***
Şimdi dönelim Fethullah Gülen Hocaefendi'ye.
Fethullah Gülen Hocaefendi dünyanın neredeyse her ülkesinde bir Türk okulu açıyor.
Sadece ilkokul lise değil, üniversite de açıyor.
Hâsılı bugün için haritadaki yerini bile zor göstereceğimiz ülkelerde Türk okulları var.
Ve oradaki çocuklar mükemmel bir eğitimden geçiyorlar.
Her biri de Türkçe öğreniyorlar, hem de sömürgeci ülkeler gibi baskı ile değil, tam tersine sevgi ile öğreniyorlar dilimizi.
Sadece dilimizi değil, folklorumuzu ve edebiyatımızı da öğreniyorlar.
Korku ile değil, her biri bize sevgi ile bağlılar.
Mezun olduklarında ülkelerinde önemli görevlere geliyorlar.
Düşünün bir kere.
Diyelim ki bir gerekçe ile Papua Yeni Gine'ye gittiniz.
Allah korusun hastalandınız ve hastanedesiniz.
O sırada zenci bir doktor gelip size, "Geçmiş olsun, nereniz ağrıyor?" diye sorsa...
Bu anlattığım bir hayal değildir, yakın bir dostumun başından geçmiş gerçek bir olaydır...
Bu öğrenciler ülkelerinde devlet başkanı bile oluyorlar ve hepsi Türkiye'yi seviyorlar, Türkçe konuşuyorlar, halay çekiyor, horon tepiyorlar.
Bu konuda yazılacak daha çok şey var.
Ama burada keselim ve yazının başına dönelim.
Herkesin Fethullah Gülen Hocaefendi hakkında bir düşüncesi var.
Bana göre de;
Fethullah Gülen Hocaefendi Osmanlı'nın eksik bıraktığı yanı tamamlayan biridir.
Gülen Hocaefendi baskıyla değil, tamamen sevgi ile dünyanın en ücra köşelerinde bile dilimizi kültürümüzü yaşatacak çiçekler yetiştiriyor.
Allah razı olsun...
İbrahim Çoban, Kent Gazetesi