Freitag, 24. Juni 2011

Fethullah Gülen ve Türk Kültürü...

Ömer Suat MenaliÖmer Suat Menali
Merhaba Dostlar,

1993 senesinde Samanyolu TV kurulduktan sonra pek çok kereler bu kanalda vaiz veren Fethullah Gülen’ikonuşmalarında ağladığı için beğenmezdim. Aradan onca yıl geçti. Bugünkü Fethullah Gülen  artık öyle olur olmaz şeylere ağlamayan dini yönü kadar artık siyasi yönü de önemli olan bir şahsiyet oldu.

Pek çok laik cumhuriyetçi dostum nerdeyse on senedir Pensilvanya’da yaşayan Fethullah Gülen’in, Ayetulla Humeyni gibi ülkesine geri döndüğünde,  mevcut Cumhuriyet rejimini yıkıp yerine şeriat düzenini getireceğinden hala korkmaktadır. Bense rahmetli Bülent Ecevit’in İtalya seyahati sırasında teşekkür ettiği Gülen’in Türkiye’ye değil artık Dünya’ya oynadığına o zamandan beri inanır oldum.

Nasıl ki Robert Koleji kuran ABD’li Papaz Dr. Cyrus Hamlin’in okulun kuruluş felsefesini açıkladığı konuşmasında “Fatih İstanbul’a nereden girdiyse, biz de oradan kültür yoluyla gireceğiz” demişse, Fethullah Gülen’de şimdi onun dediği gibiAmerika’dan bütün dünyaya Türk Kültürünü yayarak girmektedir. Düşünebiliyor musunuz şu anda yüz elli ülkede beş yüzü aşkın Dil okulları hariç Türk koleji var. 

İşte görüyorsunuz Hatip Dicle’nin milletvekilliği konusunda BDP kökenli bağımsız adayların yaptıkları konuşmaları; Önce haksızlığa uğradıklarını uzun uzun anlatıyorlar, hukukçular da yasal prosedürün böyle olduğunu söyleyince BDP’liler hemen aba altından sopa gösterip tehdide yöneliyorlar. Yakarız yıkarız, dağa çıkarız avazları yükseliyor.

Mesele de burada, bir fikriniz bir düşünceniz varsa eğer, yasal çerçeve içinde eyleme dönüştürmeden çözüm aramak zorundasınız. Hukuksuzluk, tehdit, kavga hiçbir zaman günümüzde çözüm getirmiyor. Aksine çözümü zorlaştırıyor. Çaresi de eğitimli, ahlaklı, inançlı, kültürlü insan yetiştirmekten geçiyor. Eğitimi veriyor ahlakı, inancı veremiyorsanız o zaman da çok güzel hırsızlar yetiştiriyorsunuz demektir.

Geçen Salı günü bir dostumuz Uluslar arası 9. Türkçe Olimpiyatlarına davetiye vermişti. Eşimle birlikte Haliç Kongre Merkezindeki final yarışmasına gittik. Kimler yoktu ki; Sunuculuğunu Bülent Özveren’in yaptığı, Ahmet San, Emel Sayın, Hakan Aysev, Cengiz Semerci, Gökhan Kırdar, Kubat, Hakan Peker, Burak Kut, Sezen Cumhur Önal, Erkan Petekkaya, Hamdi Alkan, Tan Sağtürk, Yeşim Salkım, Zara’nın katıldığı ve jüride olduğu gecede en çarpıcı konuşmayı Sinan Çetin yaptı;  “Burada olmayan, hangi nedenle olmadığını bilmediğim büyük bir düşünür, din adamı bir insana teşekkür ediyorum. Ona teşekkür etmemin en önemli tarafı bu ülkeyi, bu insanları, bu dili sevdirdiği için, Hırant Dink’in katillerine ve Orhan Pamuk’a ‘seni öldüreceğiz’ diyenlere bu ülkeyi bırakmadığı için. Bu ülkede, bu ülkeyi sevmenin bir suç olmadığını hatta gurur verici olduğunu dünya ile bütünleştirdiği için ‘ismini de açıkça söyliyeceğim’ Fethullah Gülen’e (çılgınca bir alkış koptu) teşekkür ediyorum.”

Ahmet San ve diğer sanatçıların da övücü cümleler kullandığı 130 ülkeden binden fazla öğrencinin katıldığı bu gece de en son konuşmayı Baş Müzakereci diye tanıdığımız Egemen Bağış yaptı; İnsan katletmeyi vatanseverlik zanneden zihniyetin yıllarca çocuklara, Atatürk'ün 7 yaşındayken dayısının çiftliğinde karga kovaladığını öğrettiğini kaydeden Bağış, şöyle devam etti:
 "Aynı karga kovalayan korkuluk gibi ezberci bir nesil yetişsin istediler, ama Atatürk’ün, o vizyoner liderin 1930’lu yıllarda Sovyetler’in bir gün çökeceğini öngörerek 60 yıl sonrası için bir talepte bulunduğunu bize öğretmediler. Atatürk, 1930’lu yıllarda ’Sovyetler elbet bir gün çökecektir, ama orada bizimle aynı dili, dini, değerleri paylaşan soydaşlarımız var. Onlarla şimdiden kültür köprüleri kurulmalıdır’ diye bir talimat vermiş. Ne acıdır ki Atatürk’ün o hayalini gerçekleştirmekle kalmayıp, Türk dünyasının da ötesine geçip o kültür köprüleri kuran çok büyük bir zat, bugün vatan hasreti çekiyor. O, diğerleri gibi Atatürk hakkında nutuklar atmaktansa onun hayallerini gerçekleştirmeyi seçti" 

Daha önce gitmiş olanlarınız zaten bilir Haliç Kongre salonunun en kötü tarafı koltuk aralarının inanılmaz dar oluşudur. Böyle toplantılarda seyirciler bir de namaz kılmak için ikişer üçer dışarıdaki mescitlere çıktıklarında bütün bir sıra ayağa kalkmak zorunda kalıyor. Bir de ses düzenini beğenmedim dersem ukalalık yapmış olmam sanırım.

İlginç notlarım; Fethullah Gülen’in ismi geçtiğinde salonda en az Başbakan Tayyip Erdoğan kadar alkış aldığı. Zeki Müren’in arka plandaki sesi eşliğinde söylenen “şimdi uzaklardasın…” şarkısının solisti değil de içeriği için en çok alkışı alan şarkı olduğunu. Salonun nerdeyse dörtte üçü türbanlı ve başörtülü olduğu halde benim eşim dahil açık giyinenlere bir mahalle baskısı olamadığı. Liberal ve laik dostlarımın her gün söylediği gibi “Bak bekle göreceksin, üç aya kalmaz bu ülke parçalanacak…” lafına artık on beş sene geçtiği için itibar etmediğimi. Tam aksine Türkiye’nin yeniden küllerinden doğduğunu gördüğümü. Katılan sanatçıların Fethullah Gülen’e veya mevcut hükümete bir yalakalık yaptığına inanmadığımı belirtmek isterim…
Sağlıkla kalın. Hoşça kalın….

Ömer Suat MENALİ  Turuncutime.com                                           
Y. Mimar
suatmenali@yahoo.com