Mittwoch, 11. Mai 2011

Hocaefendi'ye Karşı CHP'nin Gösterdiği Hassasiyeti Bahçeli Göstermiyor





Mehmet Kamış
Mehmet Kamış
On yıllarca derin devletin operasyon aracı olan gizli kameralar, gizli görüntüler, ses kayıtları son zamanlarda zülfüyâre dokununca etik tartışmalarının odağına yerleşti. Bu konunun etik tarafını sorgulayanlar, diğer taraftan söz konusu görüntüleri internet sitelerinde yayınlamaktan geri durmuyor. Dönemin CHP lideri Deniz Baykal'ın kaseti ortaya çıktığında bunu en çok kullanan, kamuoyuna mal eden yayın grubunun kim olduğunu herkes hatırlıyor.

Bugüne kadar gizli çekimler hep derin devletin operasyonları için yapılırdı. Daha birkaç yıl önce Bağcılar'da bir lisede çocukların namaz kılmaları, gizli kamera görüntüleri olarak medyaya yansımış ve 'lisede toplu namaz' başlıkları atılarak bu görüntüler gazete ve televizyonlar aracılığıyla bir sürek avına dönüştürülmeye çalışılmıştı. Hatırlayacaksınız, Ergenekon aramalarında ele geçirilen ve kamuoyunun 51 No'lu DVD olarak bildiği CD'de, GATA'da çalışan kadınların, üst düzey devlet memurlarıyla müstehcen görüntülerinin yer aldığı tespit edilmişti. Bu görüntülerle yıllarca üst düzey bürokratların tehdit edildiği ortaya çıkmıştı.

Söz konusu görüntüleri çekip bürokratların tepesinde sallandıranlar ve bu yolla her istediklerini yaptıranlar ile Deniz Baykal'a kaset komplosunu kuranlar her kimse, MHP'ye kaset komplosunu yapanları da aynı adreste aramak gerekir. Kaset ve müstehcen görüntüler üzerinden siyaset yapmak, bu yolla birtakım kazanımlar elde etmek ahlaksızlıktır. Bu, bir müminin asla tevessül etmeyeceği bir yoldur. Müminler imanları gereği günahları ifşa etmezler, bilseler bile örterler.

Yoksa bu bir oyun olmasın? Yani şimdi MHP üzerine yapılan siyaset, birilerinin hoşuna gidebilir ve bunun üzerine atlayabilirler. Fakat aynı güç merkezi seçimlere çok az bir süre kala başka partilerden de kaset patlatmaya başlarsa, işte o zaman söylenecek bir söz kalmaz. İnsani zaaflar üzerinden yapılan siyaset ve bu yolla bir şeyler elde etme çabası yarın dönüp başkalarını da vurabilir. Bu nedenle kaset üzerinden siyaseti mutlak surette reddetmek hatta tel'in etmek gerekiyor.

Ancak MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin buradaki tutumunu anlamak hakikaten çok zor! Asıl suçluyu, daha önceki operasyonlarla siyaseti dizayn edenlerde aramak yerine, konuyla uzaktan yakından ilgisi olmayanları suçluyor. Herkesin temkinli olduğu, en taraflı insanların bile konuşurken dikkatli davranmaya çalıştığı bir konuda, hiçbir delil ve mesnet göstermeden kocaman bir camiayı karalıyor. Bu ne cahilane davranış, bu ne kendini bilmez bir sözdür. Seçime giren bir siyasi parti liderinin, üstelik her şeye rağmen partisine önemli oranda oy sağlayacak ve geleneksel tabanına yakın bir camiaya bu kadar mesnetsiz, bu kadar delilsiz saldırması hangi akla, hangi izana sığar anlamakta zorlanıyor insan!

Fethullah Gülen Hocaefendi, dün herkul.org'da yayınlanan sohbetinde, camiaya karşı uluslararası çapta başlatılan bir yıpratma kampanyasından bahsediyor. Devlet Bahçeli sanki o kampanyanın bir uzantısıymış gibi, karşılaştığı her meseleyi okyanus ötesine mal ederek bu ateşe odun taşıyor. Hangi belge, hangi bilgiyle bunu yapıyor belli değil. Bahçeli, bir siyasi parti lideri olmaktan çok bir görev adamı gibi davranıyor. Bir partinin genel başkanının, Türkiye'de ve dünyada bu kadar seveni olan birisiyle ilgili söyleyeceği sözü bin kere imbikten geçirmesi gerekmez mi? Daha ötesi, sağda siyaset yapan bir politikacının, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun gösterdiği hassasiyeti dahi göstermemesini anlamak mümkün mü?

Mehmet Kamış, Zaman
11.05.2011