Freitag, 5. August 2011

Huzur Dersleri ve Tefsir Hatmi

Ahmet Kurucan
Ahmet Kurucan
Hocaefendi'nin Ramazan'daki ders halkasını, muhteva yönünden Huzur derslerine benzetiyorum. Ramazan, Kur'an'la bütünleşen bir ay olduğu için tefsir, hadis, fıkıh derslerine bir ay ara verilip sadece Kur'an dersleri okunuyor.
Nedense Ramazan'da yapılan dersleri ben huzur derslerine benzetiyorum; tabii arasındaki azim farkın da bilincindeyim. Huzur dersleri, Ramazan'da padişahın huzurunda yapılan derslere verilen isim. Dersi yapan ise tabii ki 'beşik uleması'ndan biri değil; meşihat dairesinin en üst makamlarına alnının teriyle çıkmış hakiki ulema. Zaten beşik uleması, bozulma dönemlerinde işin ehline verilmeyip, hatır-gönül işiyle o makamları ihraz eden kişilere verilen bir lakap.
Sözü mihverinden kaydırmayıp gelelim Hocaefendi'nin Ramazan'daki ders halkasına. Huzur derslerine benzetiyorum, dedim. Benzetme noktam derslerin muhtevası. Ramazan, Kur'an'la bütünleşen bir ay olduğu için tefsir, hadis, fıkıh derslerine bir ay ara verilip sadece Kur'an dersleri okunuyor Ramazan'da. Gelenek oldu da diyebiliriz buna; zira yıllardan beri değişmeyen bir usul bu.
Sağlık durumunun müsaadesi nisbetinde sabah namazı sonrası Elmalılı tefsiri satır ber satır okunup takip ediliyor. İkindi sonrası ise sabah Elmalılı'dan okunan aynı ayetler yaklaşık 20'ye yakın tefsirden özetleniyor. Ders halkasında yerini alan talebeler daha önceden paylaştıkları tefsirlerde ilgili ayetleri çalışıyor, vurucu noktaları teker teker not alıyor; zaman kaybı olmasın diye tekrarlara işaret edilip atlanıyor ve böylece aynı ayete farklı müfessirlerin nasıl bir izah getirdiği görülüp bütüncüllük yakalanmaya çalışılıyor.
Pekala Hocaefendi'nin rolü ne bu süreçte? Bana, "arasındaki azim farkı idrakle beraber huzur dersleri" dedirten husus da burası. Huzur derslerinde padişahlar belki ara sıra ulemaya soru tevcih etseler de aslında dinleyici konumundalar. Ama burada, her ne kadar payımıza düşen tefsir kitabından ilgili ayet ile alakalı kısmı özetlesek de, asıl dinleyici biziz. Çünkü hakiki manada gerek sabah gerek ikindide tefsirleri pür dikkat dinleyen; aktarılan yorumlara anında müdahale eden, katıldı ise ilave açıklamalar, katılmadı ise gerekçelerini sunup yeni tefsirler ortaya koyan bizzat Hocaefendi. İşte böylesi bir ortamda böylesi istifadeye mazhar olan halka mensupları padişah sayılmaz mı?
Bu geleneği yerine göre evimizde, işyerimizde, mahallemizde, en geniş manasıyla memleketimizde işletebilir miyiz? Daha doğrusu Hocaefendi'nin talebeleri ile birlikte yaşadığı ders dünyasında gelenek olan bu metodu, memleketimize taşıyıp onu gelenek haline getirebilir miyiz? Cevabım; niçin olmasın! İlave bir sözüm daha var; olmalı değil mi?
Madem Ramazan Kur'an ayı; o zaman ay boyunca okuyup yaptığımız hatmin, takip ettiğimiz mukabelenin yanında, bir de Kur'an'ın mana ve muhtevasının anlaşılması için oluşturacağımız halka ile birlikte birkaç tefsiri birlikte mütalaa edebiliriz ve etmeliyiz. İsterseniz bunun adına 'tefsir hatmi' deyin, isterseniz başka bir şey; burada önemli olan, yapılacak işin muhtevasıdır ki o da Allah'ın Müslümanlara okuyun, anlayın ve yaşayın diye inzal buyurduğu Kur'an'ı hakkıyla okuma, anlama ve yaşama çabasının ilk adımıdır.
Tekrar soruyorum: Yapabilir miyiz? Cevabımı tekrarlıyorum: Yapabiliriz ve yapmalıyız.